Iyi yaziyorsun da bosuna mucadele ediyorsun Bekir abi. Kimsenin giki cikmaz giki! Bu ulkede ancak hakem hatasina ses cikarilir! O yuzden insan kategorisine giren de cok az.
Cocuklugumda hep gittigim Bodrum'a, kendi vatanima artik ayak basmiyorum. O cevre katliamini gören bir adamin orda mutlu sekilde denize girmesi icin essegin (metafor burda essek zira essek insandan cok daha az zararli bu dunyaya) en onde geleni olmasi lazim. Sosyete ve futbolcu pislikleri, Istanbul'un tuketmekten baska bir boka yaramaz gencligi, kendisine aydin diyen ama degil doktor veya yazar, baytar olamayacak mahluklar tadini cikrasin Bodrum'un. Ama hata bizde, isyan ederek degil bilinclendirerek insanlara anlatmak lazim bazi seyleri. Ben iki sene evvel plajda naylon toplarken beni gören cocuklar ertesi gun torba topluyorlardi orda ve pilaji temizliyorlardi anne babalarinin kös kös bakislari altinda. Inanin atmiyorum. Gözlerime inanamamistim ve sanirim bu forumda yazmistim bu olayi. (Bu arada tek begendigim bakan olan Osman Pepe'yi de neden yedikleri cikti ortaya).
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/121 ... d=2&gid=61
Ses...
EGEMENLERİN en kolay çaldıkları şeydir; doğa...
Ne koruluk direnebilir, ne de kumsalın dili vardır...
Ormanın sesi çıkmaz...
Gövdesine balta vurulur da, fıstık çamı “Ah...” diyemez...
*
“Bodrumhabermerkezi.com”da bir yorum okudum, yazan; Can Pulak...
Benim büyük gazetelere adım atmamı sağlayan, Ankara sayfasında bana ilk köşeyi açan, hâlâ genç gazetecilere örnek gösterdiğimiz alnı ak gazeteci...
Çevre-doğa için meslek hayatı boyunca didindi...
Yazısında anlatıyor:
Başka birçok yerde gereksinim olmasına rağmen, iktidara yakın bir şirkete Göcek’in kirlenmeye başlamış içdenizinde iki marinalık alan tahsis edildi. Acarkent’i durduran o zamanki Çevre Bakanı Osman Pepe, bu iki marinayı da durdurdu...
Pepe’yi gönderip Eroğlu’nu getirdiler...
Hem Acarkent yoluna devam etti, hem o bakanlığın sakıncalı gördüğü iki marinaya hemen onay çekti...
Sonra...
AKP yandaşı şirket o iki marinayı devretti; İsraillilere...
*
Yazısında “Her yer satılıyor, tahsis ediliyor, sessiz sedasız bir talandır sürüyor” diyor Can Pulak...
Bir duyarlı insan dizine vuruyor orada...
Çünkü ormanın, koyun, kumsalın, doğanın dili yok.
Fıstık çamlarının “ah”ı çıkmaz...
Onlara, vicdanı olan insanlar... Duyguları olan, izanı olan, yüreğinde merhamet olan, gelecek kuşaklara karşı sorumluluk duyan, çocuklara borçlu olduğunu düşünen iyi insanlar sahip çıkabilirler...
*
En kolay çalınacak şeydir; doğa...
Siyasetçiler, bürokratlar ve avantacı zenginler bir kez el ele verdiklerinde ve yağmaya başladıklarında, onları durdurabilecek tek şey vardır:
Siz...
El ele vererek, örgütlenerek, yollara düşerek, gidip hukukun kapısına oturarak... Gerektiğinde doğa adına çığlık atarak ancak siz sahip çıkabilirsiniz...
Doğanın tek sesisiniz siz...
Artık yeter, sesiniz çıksın...
Sesiniz...