Murat Taner wrote:Into the Wild.
Uzun zamandir beni etkileyen bu tur bir film gormemistim.
Sean Penn Jon Krakauer'in kitabindan yazdigi gercek uzucu bir olay cok guzel yazilmis ve cevrilmis. Tavsiye ederim..
http://www.intothewild.com/
Filmin bir baska yonude muzikler. Bilmiyorum Kerem bu tur muzigi severmi ama Eddie Vedder'in seslendirdigi "Society" tek kelime ile sahane bir parca
http://www.youtube.com/watch?v=1jqoZaB2 ... re=related
Murat Agabey,
Eksisozlukte 2 yorum var. Biri otisabi rumuzludan, oburude bank of tears rumuzlu yazardan:
''seneler insani ne cok yipratiyor, eskiden olsa usenmez filmin artisini eksisini yazardim. simdi ise useniyor, ozet geciyorum: eeh iste. sean penn goruntu moruntu, bu islerden anlamiyor. kurgu daginik, hikayenin bir takim noktalari bir yerden sonra kendini tekrar ediyor. oyunculuk iyi, guzel. bunlar teknik kismi. icerik'e gelince, orada az dur. sean penn sosyal bilinc ile guzel bir konuya deginmis, tebrik ediyorum. malumunuz amerika'da sosyal hareketler 60larda sekillenirken cogunluk "toplum baskisindan kacmak, ve kactigi yerde yeni bir toplum yaratmak isteyen birey" hareketi olarak sekilleniyor. malumunuz demisim ama nereden malumunuz olacak, durum oyle. bu hipi denen adamlar da o acidan degerlendirilmesi gerekiyor, bireyci, kacisci, "sistemin disinda kalirsak sistem tarafindan kirletilmeyiz, daga tasa kendimizi vurursak aklaniriz, temize cikariz, sistem cokunce de disaridan durumu organize eder, orgutleriz" kafalarindalar. tabi olay oyle olmuyor, daga da ciksan tasa da ciksan mutlu olacagin bir toplumun insasinda bulunmazsan sirtindaki yuk ile yasamak mecburiyetinde, mccanness orneginde oldugu uzere ac, sefil olmek rezilliginde kaliyorsun. kahramanimiz sona dogru dagin, tasin ortasinda "tek tip olmasi gerektigine inandigi/inandirildigi" toplumdan "aklanirken" hatasini anliyor, ama trajedi boyle ya, cok gec kaliyor.
tek mesajla filmi ozetlemek gerekirse, soyle ozetleyebiliriz: "gercek mutluluk sadece paylasilarak yasanir." tabiyet aidiyet ayriminda kalanlarin bunu hatirlamasi, mutsuz oldugu toplumdan kacmak yerine, mutlu olacagi toplumu yaratmak icin hayatin tam ortasinda var olmasi gerekiyor, "abi param olsa guneye kacarim, pasifige karsi bot zimparalarim"ci arkadaslara duyurulur.''
''gunlerdir aklimdan cikmayan uzun sure de cikmayacak bir film, kitap ve bir hikaye. kendisine alexander supertramp adini takip, parasini yakip butun hayatindan vazgecen bir gencin gercek hikayesi. emory'den aldigi suslu diplomasindan, zenginliginden, cok sevdigi kardesinden ve cok sevdigi kulustur arabasindan, o yasina kadar hayatinda sahip oldugu herseyden vazgecip yollara dusen, parasini yakan, ac kalan, surunen ve mutlulugu bambaska yerlerde arayan bir insanin hikayesi. sean penn'in senaryoyla ilgili elestirilmesini hic anlamis degilim, kaldi ki adam krakauer'in kitabindan esinlenerek bir film cekmis. krakauer'de aynen bizim supertramp gibi doktor ya da hukukcu olmak yerine kendini daglara vurmus, alaska'larda olumle yuzlesmis, kendisinin belirttigi uzere "sansli" oldugu icin sag salim donebilmis.
filmin sonuna gore -gercekte nasil bir duygu icerisinde oldugunu bilmemiz pek mumkun degil- bazilari kendisinin aci icersinde oldugunu ve pisman oldugunu dusunebilir. ama ben sadece kendim oyle yorumlamak istedigim icin, acliktan ve erken ve buyuk ihtimalle yanlislikla bile olmus olsa da, kendisine bir sans daha verilseydi eminim ki oldugu yerde kalmaya ve orda yaslanmaya devam ederdi diye inanmak istiyorum.
gene filmin sonunda, sean penn yorumunu incelemek gerekirse, chris mccandless yuzunde bir gulumsemeyle oldu ve yasli arkadasiyla tanik olduklari gokyuzunun aynisindan gorerek gozlerini dunyaya kapadi. bu da benim inanmak istedigim son efenim.''