Page 3 of 95

Posted: Thu Oct 05, 2006 2:05 pm
by Ismail Gezer
Müslümden gayrısını tanımam! Birde Ankaralı Namık var! Yeryüzüne Namık gibi bir sanatçı ayak basmadı, böyleside bir daha gelmez :D

Posted: Thu Oct 05, 2006 2:20 pm
by Kenan Atak
Kökler ile ilgili soru yanlis ve eksik bir soru bence. Muzigi veya sanati dunya icinde olanla dunya icin olan diye ayirmakta yarar var diye dusunuyorum. Ayrica bana göre insanin kökleri topraga ait, yuzeysel cizgilerle sinirlandirilmis vatan denilen topraklara degil. Varolan ekonomik duzen insanlarda esyaya bagimli bir algi dunyasi yaratip sanat dunyasini pazar olarak görmeye devam ettigi surece dunya icinde olan bir muzikten bahsedebiliriz buna mainstream de deniliyor. Ornek Tarkan'in muzigi Mehmet'in bahsettigi köklere giriyor mu? Yoksa Baba Zula'nin muzigi mi? Tarkan'in veya Mustafa Sandal'in muzigi (veya Brtitney Spears vs..) bahsedilen algi dunyasina dahil olmus ve zevkleri ile davranis, dusunce bicimleri standartlastirilmis milyonlarca kisiyi cekerken Baba Zula'nin muzigi veya Yusef Lateef bu algi dunyasinin disina cikmis vaziyette maalesef. Bunlari dinleyince pek cok kisi acaip bir muzik der dikkat ederseniz zira o algi dunyasinin disindadir gunumuzde. Benim kökum dunyaya ait ve insanin kendi varligi ile dogal iliski icinde (evrensel de diyebiliriz) göruyorum cazi, blues'u, Astor Piazzolla'nin tangosunu, dunya icinde muzige bir tepki olarak dogmus psychedelic/progressive rock'i veya Anadolu'nun kendine has aletleri ile calinan muzigi veyahut cok sevdigim Romen Taraf de Hajduk'un cingene muzigini. Insanin kökleri derken sapla samani ayirmakta ve kavramlari dikkatli kullanmakta ve de kimseye ayar vermemekte yarar var.

Posted: Thu Oct 05, 2006 7:33 pm
by Mehmet Gurdal Cetin
19.10.2006 - 31.10.2006 tarihleri arasinda HANNOVER / ALMANYA'dayim.

Gerci zamanimin cogu fuar alaninda gececektir ancak aksamlari bosum gorusmek isteyen arkadaslar yakinlarda iseler bir e-mail ativersinler.

Cek Cumhuriyetinde gecen hafta buyuk konukseverlik gormustuk umarim Almanya'da da goruruz :wink:

Posted: Fri Oct 06, 2006 5:01 am
by Murat Kara
Ismail Gezer wrote:Müslümden gayrısını tanımam! Birde Ankaralı Namık var! Yeryüzüne Namık gibi bir sanatçı ayak basmadı, böyleside bir daha gelmez :D
Evet bunlardan sonra cok turedi. Her tureyen de uzerine eklemek yerine Gencebayin mirasini yediler masallah.

Ben Gencebay'in urettiklerini para verip dinlemem. Cok karamsar, icine kapali, platonik ve pasif gelir bana. Ama bu, adami ve bizim kultur icersindeki yerini incelememeyi gerektirmiyor elbette.

Gordugum kadariyla adam muzigi sosyetenin tekelinden cikarip sokaktaki adamin seviyesine indiren ilk kisi. Sezen Aksu kac yildir satip duruyor daha yari beline ulasamamis durumda Gencebay'in satislarinin. Adamin sayesine Turkiye'de her kosebasinda, her dolmusta, her sinemada muzik dinler hale geldi Turk halki daha 70'li yillarda.

Bunun nedenleri kompleks elbette ama basit seyler de soylenebilir bu konuda. Mesela o cikana kadar Zeki Muren vs tipi sosyete muzisyenleri sonuc olarak saray muziginin kirintilari da diyebilecegimiz bir muzik turunu yaymaya calisiyorlardi. Elbette bir de Bati muzigi girdiydi bir miktar ulkeye. Bizim halkimizin elinde yuzyillar boyunca kemiklesmis turkulerden baska muzik denecek bir sey yoktu. O da fazla yatirim gormedigi icin bugunku Open Source yazilim dunyasi nasil ilerliyorsa oyle ilerliyordu.

Sonra Gencebay kaliteli muzigine halkin psikolojisini yakalayan bir boyut ekleyerek cikti ortaya. Birden bire populer oldu. Halkin boyle kaliteli bir muzisyeni secmesi de bence rastlanti degil. Turk halkinin oyle yada boyle muzik kulturu derindir. Biraz varlikli olsak ve yatirim yapilabilse cok cevherler cikar bizim halktan.

Sonra sosyete basini savas acti adama. Nasil olurdu da sosyeteden habersiz bu kadar poluler olunabilirdi. Ilk Turk plak sirketini Gencebay'in kurmus olmasi da bunda rol oynamis olabilir. Gencebay ise dimdik ayakta durarak yanit verdi bu elestirilere. Ha elestirilecek yani yok muydu? Tonla vardi. Ama elestiri savasa donusunce niyet ortaya cikiyor o zaman.

Sonra halk buna Ibrahim Tatlises'i populer yaparak yanit verdi. Simdi Sezen Aksu ve hatta Laco Tayfa filana kadar uzanan sentezlenmis muzik bu insanlarin o zamanki mucadelesi olmasa zor gerceklesirdi.

Jazz mi dediniz

Posted: Fri Oct 06, 2006 8:57 pm
by Erdal Paksoy
Buraya en son ne zaman yazdim hatirlamiyorum. Beni bilenler eski forumdan belki hatirlar. Yeni foruma toplam belki 2-3 yazi gectim. Islerin yogunlugu bir tarafa Galatasaray'i pek seyredemiyorum yillardir, onun icin yazmak haddim degil gibi geliyor. Sampiyonlar ligi maclarindan sonra yazacaktim, nedense vazgectim. Ama simdi caz dediniz, ben de gaza geldim. Forumu ciddi muzikseverlerle paylasmak cok guzel.

Bence jazz icin ABD'nin en iyi sehirleri, sirasiyla:
New York (Village Vanguard, Blue Note, Iridium, Birdland, Smoke, ayrica Tonic ve Knitting Factory gibi biraz daha avant-garde yerler).
Los Angeles (Jazz Bakery, Catalina's)
San Francisco (Yoshi's ve SF Jazz Festivali - sonbahar ve ilkbaharda aktif)
Chicago (Jazz Showcase)
Washington DC (Blues Alley)

Muzik dinlenecek yerde gurultu ne yazik ki ABD'de de cok oluyor. Her yer Village Vanguard degil.

Ozan'in dedigi dogru, ABD'de Avrupa ayarinda jazz festivali pek yok. Ama bence kiyaslama Montreux degil de Northsea jazz festivali olmali. Birkac tane daha iyi festival var Avrupa'da. Ornegin Antibes festivali de iyidir. Gercekten de ABD'liler (her irktan) gercek kulturel hazinelerinden habersiz. Cogununun televizyonda gormediklerinden haberleri yok. Nasil oluyor da hala jazz muzisyeni yetisiyor ABD'de sasiyorum dogrusu.

Dallas da jazz acisindan buyuk olcude bos bir yer (bir iki istisna disinda). Oysa Ornette Coleman, Arnette Cobb, Illinois Jacquet, Fathead Newman, Dewey Redman, Cedar Walton, Red Garland gibileri yetismis buradan. Ufak capta hafta sonu festivalleri oluyor yilda 2-3 kez. Isimini duymus olabileceginiz bir-iki jazzci zor geliyor 12 ay icinde. Gecen ay Branford'u dinledik hadi neyse.

Blues' a fazla takilmiyorum ama birinizin yolu Dallas'a duserse haber verin, birlikte kesfederiz. Ama eskisi gibi degil diye duydum.

Nardis'e de laf atanlara da teessuf ederim 8) Sahipleri dostlarimdir. Vokalist Sibel Kose'yi gidip dinleyeniniz olursa benden selam soyleyin.

Cim Bom hakkinda da yazmak umidiyle.

Erdal

Posted: Tue Oct 10, 2006 2:17 pm
by Selcuk Samli
Kerem Bey,

ABD cok guzel bir ulkedir firsatiniz olursa muhakkak gidin.Memphis'de BB King'in bari vardir(vardi),bayagi iyidir.New York'ta da cok iyi caz kulupleri oldugunu biliyorum(duyuyorum).

Avusturya da cok guzel bir ulkedir.Ozellikle Viyana kultur ve sanat aktiviteleri acisindan cok onemli bir sehirdir.Her sene haziran ayinda Viyana Caz Festival'i yapilir.Ayrica Jazzland ve Porgy Bess isimli 2 cok iyi caz bari vardir.Lionel Hampton,Dave Brubeck,Oscar Peterson Trio,Betty Carter,Art Farmer,BB King,George Benson,Benny Green,David Sanchez,Buddy Guy,Bill Evans ve daha bir cok caz konserini Viyana'da izledim.

Munih'e giderseniz Unterfahrt isimli cok iyi bir caz bari var.

Posted: Tue Oct 10, 2006 4:09 pm
by Kenan Atak
Muzik olunca eski tanidik isimler foruma yazmislar gene. Selcuk'a da verdigi bilgiler icin tesekkurler. Erdal Texas'tan benim cok sevdigim bir funk-jazz grubu var bir de: The Crusaders. 70lerin basinda cikarttiklari cok guzel albumler var. http://www.allmusic.com/cg/amg.dll?p=am ... 6dtr8lkl1x

80 ve ozellikle 90lar da nasil muzik kulturu erezyona ugradiysa caz da bundan nasibini almis. Cazi bile assimile etmege calisti kultur endustrisi. Smooth jazz diye igrenc bir caz turu cikarttilar.

Neyse adindan cokca bahsettigim Yusef Lateef'i buraya koymadan olmaz.
http://www.allmusic.com/cg/amg.dll?p=am ... de4j371wal
http://www.allmusic.com/cg/amg.dll?p=am ... kmikz0bbf9

Bu verdigim linklerde muzikleri kisaca dinleyebilirsiniz.

Blues'cular icin Stevie Ray Vaughan'i koyalim bir de özellikle 6. parcaya hastayim
http://www.allmusic.com/cg/amg.dll?p=am ... 9ss31ba3rg

Posted: Wed Oct 11, 2006 6:46 pm
by Mehmet Gurdal Cetin
Hannover Almanya'da adam gibi muzik dinlenebilen ve iyi yemek yenebilen yerler var mi? Almanyadaki arkadaslar bilgi verebilirse cok sevinirim.

Almanlarin ozel bir mutfagi var mi? Sosis bira mi :)

Posted: Fri Oct 20, 2006 10:13 pm
by Ozan Ersoy
GS'da is yok bari muzikten devam edelim. Dun aksam yasayan en onemli jazz ustalarindan birinin konserine gittik. McCoy Tyner ve triosu nu Duke Universitesinin konser salonunda dinleme ayricaligina sahip olduk.

Bilmeyenleriniz icin McCoy Tyner kucuk yasta muzige basliyor. Komsularindan biri efsanevi Bud Powell. 17 yasinda o zamanlar Miles Davis'le Kind of Blue'u cikarmakla ugrasan John Coltrane'le tanisiyor ve onun en iyi bilinen grubuna piyanist olarak katiliyor. Bu grup Coltrane'le ozdeslesmis My Favorite Things, A love surpreme gibi olaganustu albumlere imza atiyor ve Mr Tyner 5 sene onlarla calisiyor. Asil kariyeri ise 70'lerden sonra kendi grubunu kurup kendi bestelerini uretmeye basladiginda iyice patliyor. Ne yazik ki ondan sonra da Jazz'in doruk yaptigi yillar geride kaliyor. Bugun 70 yasina merdiven dayamis Mr. Tyner 80 kadar album cikarmis, 4 grammy kazanmis ve adi Jazz dunyasinda en onemli, en etkileyici, devrimsel pianistlerle beraber aniliyor. Yani say deseler cogu T. Monk, Bill Evans, Art Tatum, Oscar Peterson, Bud Powell, Duke Ellington'la beraber sayiyor McCoy ustayi.

Kendisi cok abartili akorlari, cok cesur ve gur sekilde calmasiyla ve sol elini bir vurmali alet gibi kullanmasiyla, yine de melodiden uzaklasmamasiyla ve blues koklerini kaybetmemesiyle meshur.

Bende bir suru albumu var ama ilk defa canli dinleyecektim. Dun aksamki grubu da bass ve davuldan olustugu icin suphelerim vardi. Uflemeli calgi olmadan jazz biraz yavan kalabilir diyordum. Ne kadar yanildigimi konser baslar baslamaz anladim. Sahneye sirti hafif kamburlasmis, yavas yavas yuruyen, ortopedik sorunlari oldugu anlasilan genclik yillarindan epey zayiflamis, pin pon bir amca geldi. Ama o pianonun basina oturdugunda gurledi de gurledi. Bir enerji, bir cosku, alcakdan yuksege yuksekten alcaga progressive inis ve cikislar ve kalkip da dans ettirecek ve ayni anda agzinizda bir sarkiyi mirildandiracak kadar melodik.

Coltrane, Duke ve Davis'den tanidik parcalarin yaninda kendi klasiklerini de caldi. Bir saat sonra hadi ben yoruldum dedi ama yaklasik 500 kisi ayakta alkislayarak izin vermedik, 3 kere encore yaptirdik. Yaninda bassci Charnett Moffett inanilmazdi ve eglendirme gorevini arada ustlendi.

Pin pon amcam agir agir elini sallayarak sahneyi terk ettiginde, herkesin yuzunde bir tatli gulumseme, bir saskinlik, bir gordugune inanamama, dumura ugramislik ama orada olduguna memnuniyet vardi.

Bu aralar McCoy Tyner ve ekibi Amerikayi turluyor iki haftada bir konser veriyor. Yakinlariniza duserse kacirmayin derim. Turunun ve generasyonunun son temsilcilerinden.

Ozan Ersoy

Posted: Sat Oct 21, 2006 2:09 am
by Murat Kara
Ozan Ersoy wrote:GS'da is yok bari muzikten devam edelim. Dun aksam yasayan en onemli jazz ustalarindan birinin konserine gittik. McCoy Tyner ve triosu nu Duke Universitesinin konser salonunda dinleme ayricaligina sahip olduk.
Kiskandim simdi. En son 1996 yilinda dinleme sansim olmustu canli olarak. Festivale gelmisti. Albumunu alip imzalattiktan sonra, ayak ustu sohbet etme firsatim da olmustu.

Caz'a kafayi bu kadar takan adamlarin doneminden kalan nadir bir isim. Gideyimde bir 10 dakika mola alayim, koyayim bir CDsini, keyifle dinleyeyim tavana bakarken.

Posted: Sat Oct 21, 2006 8:56 pm
by Kenan Atak
Oh be en sonunda icim acildi. McCoy Tyner Impulse'a album yapmisti hatirladigim. Miles Davis ve Coltrane cok konusuldu. Simdi size bir parca koyacagim youtube'den. Bunu bu forumun caz hastalari iyi bilir. Amac cazi pek bilmeyenlere sevdirmek o yuzden cazin en cok satan albumunun bu ilk parcasini koyuyorum. Bana göre cazin zirveye ciktigi dönem Miles ve Coltrane'in bir arada caldigi dönemdir.
http://www.youtube.com/watch?v=x-fsn7JD6Kw

Bu arada Montana'dan bir arkadasim Jack DeJohnette'i canli izlemis. Konserden sonra DeJohnette bara inmis ona cd imzalatirken benim Isvec'de sizin hayraniniz bir Turk arkadasim var demis. O da ismi ne demis. Bizimki Kerem demis ama Jack amca Keren'e sevgilerle diye yazmis. Son harf yanlis da olsa muthis heyecanlandim hediyeyi bekliyorum. Hadi bakalim size Jack amcanin bir parcasini daha koyalim. Gene Miles var bas rolde. Sanirim Miles'in ufledigi dönemlere denk gelmis tam da Bitches Brew ve Les Filles de Klimanjero yilari. Miles babanin arkasindaki isim unlu perkusyonist Airto.
http://www.youtube.com/watch?v=MxrJk3CPu98

Su zamana yolculuk olsaydi da bunlari canli izleseydik. Ben acikcasi John Coltrane'ciyim ve size John Coltrane'in en sevdigim en melankolik parcasini koyuyorum: Naima

http://www.youtube.com/watch?v=q6WwuxqXPOg

Posted: Mon Oct 23, 2006 4:38 pm
by Ozan Ersoy
Burada o kadar "sehirlerin kozmetik gorunuslerine aldanmamak lazim, iclerinde yasamak olumsuz olabilir" diye konustuk. Bana ilginc gelen bir makale asiyorum. Paris'e gidip donduklerinde doktorluk olan Japon turistlerden bahsediliyor. Gunumuz Istanbul'undan ciktigimiz icin bizi etkilemez ama ayni seyleri buralardan giden Amerika'li turistlerden de duyuyorum.

"Paris Syndrome" leaves tourists in shock

Ozan Ersoy

Posted: Sun Oct 29, 2006 7:50 pm
by Kenan Atak
Gloomy Sunday....ooof offf. Engin Ardic bugun yazmis (Cengiz abi celallenme hemen) hislerime tercuman olmus. Bir de kuzeyde görsun bu gloomy Sunday'i. Saat 4'te hava karardi. En bunalimli Kasim ayina girdik. Insanlarin burda kafayi yedigi ay. Tabii benim de. Gecen gun olanlar da cabasi. Otobuse bindim. Yasli bir kadin ayakta zor duruyor. Arkasinda 30 yaslarinda bir kadin. Kimse yer vermiyor. Burda tipik yasanan bir olay. Ben kadini zor kolundan tutuyorum dusmesin diye. Arkasindaki bok suratli duvar gibi hissiz kiza cok sinirlendim. Yok artik agzimi kapatamam dedim pesinden indim. Kibarca ona 'yaptiginizdan utanmiyormusunuz yasli bir bayan ayakta duracak hali yok insan biraz empati sahibi olur' dedim. Demez olaydim alnimin ustune 'sen kim oluyorsunda benimle konusma hakkini buluyorsun allahin belasi agzini kapa' diye lafi isittim. Ustune bir de hic selam vermeyen komsum. Bu kadar insan iliskilerinin kopuk oldugu varolusun anlamini yitirip yerini esyanin aldigi bir dunya bir de ustune. Yani yasami iyice anlamsizlastiriyor. Insan kacmak istiyor. Isimde essek gibi calisip cok sevdigim Roma'daki BM dunya gida ve tarim teskilatina gecmek istiyorum. En azindan iklimi super insanlar cok daha cana yakin, sehir adami buyuluyor acik hava muzesi gibi. Bu kisi nasil cikaracagiz bilemiyorum. Gercek dunya genelde beni cok urkutuyor. Hafta sonlari hayatta cikan bir insan degilim hic bir zaman olmadim. Ha New York'ta olsak bir caz klubune atardik kendimizi o da yok burda her yerde kahrolasi mainstream muzik var. Disarinin suluk dili igrenc muzigi hic bir zaman beni cekmedi. Soyut dunya cok daha ilgimi cekiyor. Kafayi yiyip matematik cözmek isteyenlere eglenceli bir kitap önerisi Polya'nin 'How to solve' kitabi. http://www.amazon.com/How-Solve-Mathema ... F8&s=books Polisye kitap dinlendirici olabilir. Aklima en iyi gelen polisye ise Jean Claude Izzo'nun Total Kheops adli kitabi. Uclu seri aslinda bu. Total Kheops, Chourmo ve Solea olarak uc kitap. Bu yazar ayni zamanda Miles hayrani oldugu icin ucuncu kitabinda Miles'in Sketches of Spain'deki Solea parcasindan esinlenip baslik atmis. Eger Dostoevsky'nin bas yapiti yer altindan notlarini bu mevsimde okuyacak olursaniz siz yeni kitadan olanlarin deyimiyle 'kiss your ass goodbye' penecereden kendinizi asaga koyvermeniz kuvvetle muhtemel. Az evvel Miles babayi koydum albumun adi Miles Smiles. O bile acmadi bu sefer. 70'lerin unlu unlu funk-cazcisi Lonnie Liston Smith biraz daha iyi geldi sonradan. Expansions albumu http://www.amazon.com/Expansions-Lonnie ... F8&s=music Futbol izleyim diyorum GS defterini kapattim Cihan'in taca giden sutlarini, Orhan Ak'in Tophane'ye giden ortalarini, hele hele bizim baskanin gulmeyen yuzunu TV'den gormege hic niyetim yok. Bir de burda ilkbahar bile cok gec geliyor. Tam anlamiyla pazar sendromunu katmerli yasiyorum. Gecen hafta SF'a ucuz bilet buldum bir de bir zabazingo taniyorum ordan benim gibi seyahat ve doga manyagi. KLM muthis indirim yapiyor simdi. Bu sene tatili Nisan'da kullanip su meshur Ölu Vadi'yi ve Tahoo gölunu görecegiz. Tek icimi acan bu. Hep böyle umutla mutsuzlugu erteliyoruz. Umudun bittigi gun babayi yiyecegiz.

Posted: Sun Oct 29, 2006 8:53 pm
by Cengiz Akgun
Kerem Tezic wrote:Gloomy Sunday....ooof offf. Engin Ardic bugun yazmis (Cengiz abi celallenme hemen) hislerime tercuman olmus. .
Fransaya gidip Paris'te Ren'in boklu suyundan tadabilirdi pekala. Ya da bir Fransiz $arabi acsaydi ya Cumhuriyet Bayraminda Gloomy Sunday diye ba$lik atacagina deyyus. Ondan zaten ne beklenirdi ki. Al bak yine cellalendim i$te.

Sana gelince bana verdigin telefon numarasi me$gul cikiyor. Elbette gupe gunduz Kuzeyin karanligina gomulunce yaban elinde icin daralir.

Posted: Sat Nov 04, 2006 11:54 am
by Kenan Atak
Buldum iste! Freddie Hubbard ve CTI yillari. Arkada perkusyonda Airto var. Grup muthis. Muzigin muzik oldugu yillar
http://www.youtube.com/watch?v=CwY9hup3 ... ed&search=

Birisi de Miles'in en sevdigim parcalarindan birini koymus sigara icerken.
Blue in Green, Kind of Blue albumunun unutulmaz parcasi.
http://www.youtube.com/watch?v=YC8sDz_V ... ed&search=