Page 4 of 7

Posted: Mon Jan 22, 2007 9:05 pm
by Alpay Dedeoglu
Sevgili Ozan,

Birkac saptama yapacagim. Birincisi Hrant Dink , senin ifade ettiginden
daha fazla taninirdi. Ermenilerle ilgili butun konu ve durumlarda medyanin her turunde fikrine basvurulurdu. Akli basinda, kaliteli medya takip eden herkes tanirdi.

Enteresan bir adamdi. Kendi Patrigine savas acti , bunu aforoz ettiler nerdeyse. Cemaati kapali ve din merkezli yonetmesinden memnun degildi. Fransa sozum ona yasayi cikarmaya kalkinca, kimsenin yapamayacagini yapti ve '' Eger bu yasa cikarsa, inanmasamda Fransaya gidip soykirim yoktur diyecegim, biz burada ifade özgurlugu icin savasiyoruz, Batinin yaptigina bak '' dedi. Ve samimi idi. Ona inaniyordu. Yanlisindada samimi idi. Kimsenin masasi degildi gozukuyordu bana. Olduruldugu resimde bir ayrinti var ki beni cok uzdu. Makosen ayakabisinin alti delikti. Yani bir gazetenin yayin yönetmeni, bir cemaatin onde gelen adami ve ayakkabi delik. Onu oldurenin cebindede 1 lira para cikti. Boyle garibanlar birbirine vurduruluyor iste.

301 soyle algilanmali. ''Simdi bu adam belliki ulke butunlugunu bozacak bir takim seyler soyluyor, birseylere yol yapip kamuoyu yaratiyor, Cumhuriyetin ve ülkenin bir koruma refleksinin'' Turkluge hakaret '' gibi bir manasizlikla ifade edilmis hali. Her ulusun ve demokrasinin kendini koruma mekanizmasi vardir. Burada sorun bunun nasil uygulandigi ve nasil yorumlandigidir? Turkiyedede bu bu egitim seviyesinin urunu bu siyasetle boyle yorumlaniyor iste.

Bir de soyle dusunun. Vatan , millet , ulke birligi nutuklariyla koylu cocuklarini (ve de ozelikle atesli karadeniz cocuklarini) deneyimsiz , bir sekilde PKK'nin onune surdunuz, eve cenazeler gelmeye basladi.
Ortada rant savasi vardi, fakat bu ulkenin refahindan en az pay alan koylu cocuklarini telef ettiniz ortada rant carki donsun diye, aileside ''Vatan sagolsun'' dendi. Bu 20 yildir devam ediyor, sonra issiz gucsuz gencler bu psikolojide bir Ermeniden '' Türk pis kanini boyle temizleyecek'' gibi sofistike seyler duyuyor. Bir silah, bir provokasyon , tamam iste. Can almayi hakli gostermeye calismiyorum, empati yapiyorum, bir de o acidan bakiyorum. Bu arada daha yakin zamana kadar Fenerbahce tribünleri Faruk Sureni kastederek ''Ermeni Baskanina'' diye kufur dolu sarkilar soylerdi. Bu nefret hep vardi.


Ozan senin ornek verdigin ulke Mc Carthy donemi gibi bir donem yasadi.Ne aydinlari bitirdi. Kac Baskanini suiskatle oldurdu? Ve bunlari yaptigi zaman hem su anki Turkiyeden kat be kat refah, hemde egitimli idi.

Haklisin belki herkes hakkettigi gibi yonetiliyor, ama bu ulkeyi ve cumhuriyeti yasanacak yer olarak korumaya calisan bazi insanlar bunu hakketmiyor ve hala direniyor.

Posted: Mon Jan 22, 2007 9:56 pm
by Ismail Gezer
Alpay Dedeoglu wrote:Sevgili Ozan,

Birkac saptama yapacagim. Birincisi Hrant Dink , senin ifade ettiginden
daha fazla taninirdi. Ermenilerle ilgili butun konu ve durumlarda medyanin her turunde fikrine basvurulurdu. Akli basinda, kaliteli medya takip eden herkes tanirdi.

Enteresan bir adamdi. Kendi Patrigine savas acti , bunu aforoz ettiler nerdeyse. Cemaati kapali ve din merkezli yonetmesinden memnun degildi. Fransa sozum ona yasayi cikarmaya kalkinca, kimsenin yapamayacagini yapti ve '' Eger bu yasa cikarsa, inanmasamda Fransaya gidip soykirim yoktur diyecegim, biz burada ifade özgurlugu icin savasiyoruz, Batinin yaptigina bak '' dedi. Ve samimi idi. Ona inaniyordu. Yanlisindada samimi idi. Kimsenin masasi degildi gozukuyordu bana. Olduruldugu resimde bir ayrinti var ki beni cok uzdu. Makosen ayakabisinin alti delikti. Yani bir gazetenin yayin yönetmeni, bir cemaatin onde gelen adami ve ayakkabi delik. Onu oldurenin cebindede 1 lira para cikti. Boyle garibanlar birbirine vurduruluyor iste.

301 soyle algilanmali. ''Simdi bu adam belliki ulke butunlugunu bozacak bir takim seyler soyluyor, birseylere yol yapip kamuoyu yaratiyor, Cumhuriyetin ve ülkenin bir koruma refleksinin'' Turkluge hakaret '' gibi bir manasizlikla ifade edilmis hali. Her ulusun ve demokrasinin kendini koruma mekanizmasi vardir. Burada sorun bunun nasil uygulandigi ve nasil yorumlandigidir? Turkiyedede bu bu egitim seviyesinin urunu bu siyasetle boyle yorumlaniyor iste.

Bir de soyle dusunun. Vatan , millet , ulke birligi nutuklariyla koylu cocuklarini (ve de ozelikle atesli karadeniz cocuklarini) deneyimsiz , bir sekilde PKK'nin onune surdunuz, eve cenazeler gelmeye basladi.
Ortada rant savasi vardi, fakat bu ulkenin refahindan en az pay alan koylu cocuklarini telef ettiniz ortada rant carki donsun diye, aileside ''Vatan sagolsun'' dendi. Bu 20 yildir devam ediyor, sonra issiz gucsuz gencler bu psikolojide bir Ermeniden '' Türk pis kanini boyle temizleyecek'' gibi sofistike seyler duyuyor. Bir silah, bir provokasyon , tamam iste. Can almayi hakli gostermeye calismiyorum, empati yapiyorum, bir de o acidan bakiyorum. Bu arada daha yakin zamana kadar Fenerbahce tribünleri Faruk Sureni kastederek ''Ermeni Baskanina'' diye kufur dolu sarkilar soylerdi. Bu nefret hep vardi.


Ozan senin ornek verdigin ulke Mc Carthy donemi gibi bir donem yasadi.Ne aydinlari bitirdi. Kac Baskanini suiskatle oldurdu? Ve bunlari yaptigi zaman hem su anki Turkiyeden kat be kat refah, hemde egitimli idi.

Haklisin belki herkes hakkettigi gibi yonetiliyor, ama bu ulkeyi ve cumhuriyeti yasanacak yer olarak korumaya calisan bazi insanlar bunu hakketmiyor ve hala direniyor.
İstisnasız her cümleye aynen katılıyorum..

Posted: Mon Jan 22, 2007 10:22 pm
by Ozan Ersoy
Alpay Dedeoglu wrote: 301 soyle algilanmali. ''Simdi bu adam belliki ulke butunlugunu bozacak bir takim seyler soyluyor, birseylere yol yapip kamuoyu yaratiyor, Cumhuriyetin ve ülkenin bir koruma refleksinin'' Turkluge hakaret '' gibi bir manasizlikla ifade edilmis hali. Her ulusun ve demokrasinin kendini koruma mekanizmasi vardir. Burada sorun bunun nasil uygulandigi ve nasil yorumlandigidir? Turkiyedede bu bu egitim seviyesinin urunu bu siyasetle boyle yorumlaniyor iste.
Sevgili Alpay'im taninmis olmasi olarak siyasi cevrelerde, medyada, Avrupa'da demiyorum. O gene azinlik ve elit bir cevre. Dink'i ta Trabzon'daki aslinda timarhanelik olmasi gereken capulsuzlarin bile duyacagi seviyeye ne getirdi? Bu sorunun cevabini kendine verirsen, ne demek istedigimi elbet daha iyi anlarsin.

Yukaridaki paragrafini ozellikle cektim. Ilk cumle cok can alici. Bu adam ulke butunlugunu bozacak bir seyler soyluyor. Bir kere ulke butunlugu bir adamin soylemiyle bozulmaz. Bu adam isterse taninmis bir yazar olsun. Ulke butunlugu ulkeyi satan Sevr'leri imzalayan Vahdettin'lerce, Damat Ferit'lerle bozulur.

Yani?

Yani bastaki gaflet ve hiyanet icinde bulunanlarca. Soylem degil, eylem yapma yetkisine sahip olanlarca. Bakiniz genclige hitabe. Bu aradaki farki anlayalim. Hrant Bey politikaya soyunup, bir sekilde yonetime girip, "Ermeni'lerden ozur dilenmeli, topraklari geri verilmeli, tazminat, hede hodo" diye soyleme baslarsa, "hoop bir dakika kardesim, bu ulkenin anayasasi var, tartisilamayacak ulke butunlugu var, sinirlari var, nedir senin derdin? Sakinles bakalim, kimseye bir halt verilecegi yok, almak istiyorsan kan dokeceksin" denebilir. Bu da yine siyaset platformunda cevap vererek olmalidir. Yakalayip idam ederek falan degil...

Ozan senin ornek verdigin ulke Mc Carthy donemi gibi bir donem yasadi.Ne aydinlari bitirdi. Kac Baskanini suiskatle oldurdu? Ve bunlari yaptigi zaman hem su anki Turkiyeden kat be kat refah, hemde egitimli idi.

Haklisin belki herkes hakkettigi gibi yonetiliyor, ama bu ulkeyi ve cumhuriyeti yasanacak yer olarak korumaya calisan bazi insanlar bunu hakketmiyor ve hala direniyor.
Sevgili Alpay, her yapilabilecek yanlisi yapmak icin omur yetmez. Bir ulkenin omru de yetmez. Baskalarinin yanlislarindan ogreneceksin. Mc Carthy donemi cok guzel bir ornek. Soguk savas zamaninda bu senatorun onune geleni komunist ilan edip fislemeye, yargilamaya calismasi bu ulkenin ayiplarindan biridir. Ama her yerde bir curuk meyva cikiyor. Isin dogasinda var bu. Ayip olmayan aksine alkislamak gereken bu isi nasil hallettikleri. Tamamen politik ve basin yoluyla karsilik vererek. Bir medya kurulusu sanirim CBS'di ve onun Ugur Dundar gibi bir programcisi (Ed Murrow) McCarthy'le sozlu olarak kapisiyor ve McCarthy'nin aciklarini yakalayip, koseye sikistiriyor. Bu programlar McCarthy'nin halk gozunde populeritisini dusuruyor ve en sonunda Mc Carthy'e politik olarak sansur geliyor ve 48 yasinda alkolizmden gocup gidiyor.

End of story...

Bu konuda mukemmel bir film var. Clooney 2 sene once cekti. Good Night and good luck

Uzagiz cok...

Alpay oruc tutmuyorlar diye bir lokantaya bomba atani 10 ay iceri tikip disari cikarmak ancak AKP yonetiminde olurdu. Sonra ayni adam Ermeni yazara suikast duzenliyor. Hala bu herifler tepede. Oy veren sucludur. Kim verdi, siz biz.. E neyini hak etmiyoruz kardesim?

Ozan Ersoy

Posted: Mon Jan 22, 2007 10:31 pm
by Can Baysan
Ozan Ersoy wrote:Her seyden once bu yine bir 301 kurbani ya da Orhan Pamuk gibi kahramani/sehidi. Nerede yaziyormus? Agos gazetesinde. Agos gazetesini 70 milyonluk ulkede kac kisi okurmus. 10 bin, 20 bin.. O da belki tas catlasa. Onlar da Ermeni. Eee? Ya bu gazetede adam anamiza babamiza kufretse, 7 ceddimize hakaret etse ne olur? Hayir milyonlarin okudugu bir gazetede etse de bir sey olmamali ama bu kosede kalmis bir yayinda yazilmis bir kac yazinin on plana cikmasi 301 yuzunden degil midir?
Yazdıklarına büyük oranda katılıyorum ama yine de bir cümle itiraz notu düşeyim dedim.

Söyleyeceklerimin Hrant Dink örneğiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Cepheleri tersine alalım, ya da duruma bir süreliğine başaşağı bakalım... Günde milyonlar tarafınca okunan bir Türk gazetesinin bir (veya birkaç köşe yazarı) varsayalım ki her Allah'ın günü Ermenilere; gerek Türkiye Ermenilerine, gerek tüm Ermeni milletine devamlı sövüyor, en alçak ifadelerle saldırıyor, yetmiyor, hedef gösteriyor "Bu alçaklara karşı ülkenizi koruyun" gibisinden cümlelerle. Sana göre bu yazar hakkında dava açılmalı mı, açılmamalı mı?

* * *

Beyin fırtınası yapalım...
Geride bıraktığımız senenin Mayıs ayında, hepimizin içini yakan, bizleri kan ağlatan menfur bir olay gerçekleşti. Bir avukat müsveddesi tarafından Danıştay'a silahlı baskın yapıldı ve değerli bir üye yaşamını yitirdi.
Olayın ardından gözler, Türkiye'de 60 binin üzerinde satan siyasal İslamcı "Vakit" isimli gazeteye çevrilmişti.
Vakit gazetesi, üç ay önceki bir sayısında, türban hakkında "olumsuz" manaya gelecek bir karar veren Danıştay 2. Dairesi üyelerinin herbirinin resimlerini başsayfaya basıp, üstüne "İşte O Üyeler" manşetini atarak alenen hedef göstermişti. Vakit hakkında savcılık suç duyurusunda bulundu ve dava açıldı.

Bir soru:
Vakit gazetesi, beylik bir tavır takınarak "Bana ne kardeşim! Böyle bir manşet çektik diye bundan hedef gösterdiğimiz anlamı mı çıkar?" diye sorsaydı, tepkin ne olurdu?

Diyebilirsin ki: Kişiler hakkında sallamakla kitleler hakkında sallamak arasında fark vardır...

Peki.

* * *

TCK'da yer tutan en ayıplanası ve tehlikeli suçlardan biridir, hukukçu forum üyeleri varsa daha iyi bilirler; "Halkı ... yoluyla kin ve düşmanlığa alenen tahrik, ve galeyana getirmeye çalışmak"... Vakit gazetesi, bu suçtan dolayı yargılanmasını sürdürüyor aylardır. İnşallah okkalı bir cezaya çarptırılırlar (Keşke kapatılsalar).

Başta sorduğum sorunun yanıtına gelelim... Milyonlara ulaşan bir gazetenin Türk yazarı, sözgelimi Ermeniler hakkında aşağılayıcı, küçük düşürücü, hedef gösterici yayınların altına imza attığında; halkı kamplaştırmak, düşmanlaştırmak ve galeyana getirmek amacından kuşku duyulamaz ve ilgili TCK maddesi uyarınca yargılanması zaruridir.

Ters çevirelim... Bir Ermeni kökenli yurttaş, Ermenilere seslenen bir gazetede Türkler hakkında yalan, iftira, hakaret, düşmanlaştıcı sözler sarfettiği takdirde, yine aynı madde gereğince yargılanır. 301'i kaldırsak da, yine yargılanır. İftiralar belli bir kesimde yanlış izlenimler yaratabilir, onun dışında elbet hiçbir eylemin ucu "Türklük" kavramını zedeleyecek denli sivri değildir. Kitleleri düşmanlaştırmak ve birbirine bilemek ise, affedilmemesi gereken yüz kızartıcı bir suçtur. "Hrant Dink bunu yapmıştır" demiyorum, sadece örnek vermek için bu benzetmeyi yaptım.

Posted: Mon Jan 22, 2007 11:00 pm
by Ozan Ersoy
Can Baysan wrote:
Yazdıklarına büyük oranda katılıyorum ama yine de bir cümle itiraz notu düşeyim dedim.

Söyleyeceklerimin Hrant Dink örneğiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Cepheleri tersine alalım, ya da duruma bir süreliğine başaşağı bakalım... Günde milyonlar tarafınca okunan bir Türk gazetesinin bir (veya birkaç köşe yazarı) varsayalım ki her Allah'ın günü Ermenilere; gerek Türkiye Ermenilerine, gerek tüm Ermeni milletine devamlı sövüyor, en alçak ifadelerle saldırıyor, yetmiyor, hedef gösteriyor "Bu alçaklara karşı ülkenizi koruyun" gibisinden cümlelerle. Sana göre bu yazar hakkında dava açılmalı mı, açılmamalı mı?
Acilmamali.

Surec uc asagi bes yukari soyle olmali...

1) Medyadaki aksini dusunen yazarlar kinamali, ayiplamali. Bu yazari elestiren yazilarda bu adam yerden yere vurulmali, ulkenin huzurunu bozmakla, gunahsiz insanlari suclamakla, hakaret etmekle suclanmali. Irkcilik yapmakla suclanmali, deger verilmemesi gereken bir kafatasci oldugu soylenmeli.

Eger bu ulkede yasayan hala akli basinda yazar kalmis ise.

2) Milyonlarca insanin okudugu gazetenin okuyuculari bu yazara kinayici mesajlar yollayarak, dusuncelerinin yanlis oldugunu, cok degerli Ermeni arkadaslarinin oldugunu, bu gibi dusmanca, irkci soylemlerin ulkenin huzurunu bozdugunu anlatmali seslerini duyurmalilar.

Eger bu ulkede yasayan hala akli selim, vicdani olan vatandaslar kaldiysa.

3) Bakildi olmuyor, bu yazar devam ediyor bu tip yazilarina, bu yazarin aciklari yakalanmali ve uzerinde arastirilmali. Nereden gudumlu oldugu ortaya cikarilmali. Bu gorevi de diger arastirmaci yazarlar ustune almali ve gazetelerinde neden boyle ottugu sergilerinmeli. Hic bir gudumu/sahibi yoksa, ozel hayati incelenmeli. Belki ermeni biri tarafindan aldatilmis veya kaziklanmis veya saldiriya ugramistir. Yani motif var mi o aciga cikarilmali. Boylece kamuoyuna afise edilmeli. Kredisi azalinca da okunurlulugu azalacaktir.

4) Hic biri tutmuyorsa, bu sefer milyonlarca satan gazetenin sahibine baski yapilmali ki bu yazara is vermesin. Bu pis de olsa, kotunun iyisi bir cozum oldugu icin son care olarak ele alinabilir. Daha az okunan bir yayina atilirsa etkisi azalmis olur.

Cercevenin disina cikip oradan bakabilmek zordur. Cunku bu kisir donguyu kirmak demektir. Bunu ben kendi sevdigim arkadaslarimla, akrabalarimla bile yasiyorum tartisiyorum. Bu buyuk bir "paradigm shift" dedikleri cinsden bir kokten degisik dusunme tarzi.

Ozan Ersoy

Posted: Mon Jan 22, 2007 11:09 pm
by Can Baysan
Tencere dibin kara, seninki benden kara.
Demek ki sana göre; hadsizin hukuk yoluyla haddinin bildirilmesinin engellenmesinin yolu, son tahlilde hukukdışı adımlar atmak.
Demokrasi adına mı söylüyorsun bunu?..
İfade özgürlüğünü mü savunuyorsun yoksa?..
Neden, neden?..

Posted: Mon Jan 22, 2007 11:19 pm
by Ozan Ersoy
Can Baysan wrote:Tencere dibin kara, seninki benden kara.
Demek ki sana göre; hadsizin hukuk yoluyla haddinin bildirilmesinin engellenmesinin yolu, son tahlilde hukukdışı adımlar atmak... Vay be!..
Demokrasi adına mı söylüyorsun bunu?..
İfade özgürlüğünü mü savunuyorsun yoksa?..
Neden, neden?..
Birakalim kelime oyununu. Yargilayip 6 ay falan hapse tikmak ifade ozgurlugunun kisitlanmasinin da disinda agir bir ceza degil mi? Ben sana kotunun iyisi dedim.

Bir politik komite tarafindan sorusturma acilip, incelenmesi, dusuncelerinin gerekceleri sorulmasi da cozumlerden birisidir. Ama orada kalmali.

Benim dedigim en son girisime (ki bu baski degisik sekillerde de yapilabilir) vay bee!! ama 301den yargilansin sonra iceri tikilsin, boyle herkese hedef gosterilsin, kahraman yapilsin, zulm edilsin, iskence yapilsin, hapisler de coplansin, nobel aldirilsin, oldurulsun.

Kimin burada kime vayy be deme hakki var acaba.

Ozan Ersoy

Posted: Mon Jan 22, 2007 11:44 pm
by Ozgur Huseyinoglu
Can Baysan wrote:Tencere dibin kara, seninki benden kara.
Demek ki sana göre; hadsizin hukuk yoluyla haddinin bildirilmesinin engellenmesinin yolu, son tahlilde hukukdışı adımlar atmak.
Demokrasi adına mı söylüyorsun bunu?..
İfade özgürlüğünü mü savunuyorsun yoksa?..
Neden, neden?..
Ordaki "gazetenin sahibine baski" kismi icin "hukukdisi" benzetmesi yapiyorsan, hemen sonuclar cikariyorsun demektir bence. Tutup da, adam, ailesinin resimlerini gonderip, "cocuklarinin gittigi okullari biliyoruz" filan gibi baski yapmaktan bahsetmiyoruz burda bence. Nedir en etkili baski? Okurlarin gazeteyi boykot etmesi. Eger milyonlar satan bir gazeteden bahsediyorsak, olay "ideoloji" gazetesi sinirini gecip, ticari bir kurum haline gelmistir zaten, o noktada, ekonomik baskiya karsi koymasi cok zor olur.

Ve burda olay, biraz da demokrasinin, ve onun saglamaya calistigi fikir ozgurlugunun sInIrlarini cizmeye, tanimini yapmaya dogru gidiyor. Demokrasi, yonetim sekilleri icinde, en "savunmasiz" olani degil midir? Cogunlugun dediginin oldugu ortamda, eger cogunluk, demokrasi rejimini istemiyorsa (Cezayir'de olup da, ABD'nin filan mudahale ettigi durum buydu benim bildigim), "biz demokrasiyi kaldirip, seriat/komunizm/vbg getirecegiz" diyen bir kurum/parti, secim kanunlarinin uygunluguna, demokrasinin kendini koruma mekanizmalarinin gevsekligine gore, bu dedigini pekiala yapabilir.

Olayin bize uygulanan kisminda ise, bu gevsekligi nerde tutmak gerektigine cok cok emin olamiyorum. Bir yandan, demokratik, uygar, ozgurluklerin nerdeyse sinirsiz oldugu bir rejim isterken, bir yandan da, 600 yil padisahlik altinda yasayip, o sekilde yogrulan bir halk, bunun bilincine vardi mi henuz, suyunu cikarmadan, keyfini surebilir mi, emin olamiyorum. O acidan, belli "ozgurluk kisitlayicilar" olmali gibime geliyor benim de, ama uygulanisinda, son derece zeki davranmak gerekiyor...

Posted: Tue Jan 23, 2007 12:19 am
by Can Baysan
Belli bir uzunluğu geçen yazılarda inandırıcılığı güçlendirmek için bir kişinin durumuyla ilgili örnek verildiğinde, sonradan "Ben onu kastetmedim" desen bile yorum yapanın kafasında ister istemez o kişi çakılı kalıyor.

Ermeni gazetesi örneği verdim, Hrant Dink şeklinde anlaşılmış; oysa aşağıdaki örneklemelerin gerçek hayata taşınmasını kim ister:

"ama 301den yargilansin sonra iceri tikilsin, boyle herkese hedef gosterilsin, kahraman yapilsin, zulm edilsin, iskence yapilsin, hapisler de coplansin, nobel aldirilsin, oldurulsun."

ABD sınırları içerisinde uygulanabilirliği kanıtlanmış yöntemlerin, koşulları nerdeyse 180 derece ters kutba bakan Türkiye'ye bir ya da birkaç beden bol gelebileceğini görmeliyiz.

"Sivil demokratik toplum" nüvesi öteden beri gelişmemiş memleketlerde, gerek demokrasi, gerekse demokrasinin getirdiği insan hakları, insana saygı, temel hak ve özgürlükler gibi "olmazsa olmaz"ların bir günde "Ben yaptım oldu"culukla başarıyla ürün vermesi beklenemez bir olaydır.

Geçenlerde 10 Kasım törenleri maksadıyla Türkiye'de konferans veren tarihçi Andrew Mango'nun dediği gibi: "Demokrasi ancak bütünleşmiş, uluslaşmış işlevsel toplumlarda iyi sonuç verebiliyor. Aksi halde serbest seçimler etnik grup, aşiret, din, mezhep farkları sadece yansıtmakla kalmıyor, bunları tırmandırıyor da. Üçüncü dünya ülkelerinde parlak zekalar, iyi yetişmiş bireyler, çağdaş bir dünyada çağdaş bir toplum içinde iyi performans verebilecek kişiler elbette ki var. Ama kendi toplumları onların doğru dürüst çalışmalarını engelliyor. Gerçek şudur ki, bireyi yetiştirmek nispeten kolaysa, toplumu çağdaşlaştırmak fevkalade zordur."
(Cumhuriyet gazetesinden alıntıdır - 6 Aralık 2006, Çarşamba - sy.2, "Çağımızda Atatürk!.." başlıklı makaleden)

Çağdaşlaşmamış, demokratik gereklerini tüm netliğiyle kavrayamamış bir toplumdan, ne bilinçli sivil toplum hareketleri beklemekle sağlıklı bir sonuç alınır, ne de aba altında sopa gösterme teknikleri bozuk seslerin dinmesini sağlar...

Demokrasinin mecburi saydığı "sivil toplum" müessesesinin bıraktığı boşluğu ancak "hukuk" doldurur, Aydınlanma'sını tamamlayamamış ülkelerde. Hele ki bir de, bin beşyüz çeşit gazetede envai sayıda sözde aydın, köşelerinden ve TV'lerden ulus kavramına, ulus-devlete, Kemalizme, Türklüğe, tam bağımsızlığa gizli ya da açık sövgü üstüne sövgüyü ardı ardına sıralıyorsa...

Cumhuriyetimizin temeli hoşgörüyle ve kardeşlikle atılmamıştır, çünkü bunun olanağı yoktu; Mustafa Kemal, Devrimlerin yoluna asfalt döşerken bu toprakları büyük bir hızla "çomak"lardan arındırması zorunluluktu. Yapılanları tek tek yazmaya gerek yok. Bugün de aynı boşluk kamu vicdanında varlığını hissettiriyorsa, ya "eli sopalı otorite" disiplini idame ettirir, ya da...

Andrew Mango'nun söyledikleri işte...

Posted: Tue Jan 23, 2007 1:09 am
by Ozan Ersoy
Bu yazi Evren'in demokrasi bize bol geliyor, icinde calkaliyoruz laflarini hatirlatti. Epey uzucu... Yarginin hele hele Turkiye'deki tarafsizligi, etkilinligi hakkaniyeti tartisilan, siyaset ve gucluyle prangalanmis yarginin baski rejimleri icin bir ma$a oldugunu anlamamis bir arkadasimizin satirlari olarak goruyorum malesef.

Aksine soylevi sorunlara baski sadece halktan gelmelidir. Herhangi bir otoriteden degil.

Yani o zaman ben "oruc tutmuyorum, icki iciyorum" dedigimde , bir kac molla, kadi, seyhden kurulu mahkeme tarafindan yargilanip iceri tikilma sansimda gayet mantikli herhangi bir teokratik bir rejimde. Ya da polit buroya laf edince, bu konuda yazi yazinca 10 sene hapislerde surunmem de cok mantikli bir komunist ulkede.

Aradaki fark, onlarin gayesiyle bizim aramizdaki gaye. Biz Turkiye cumhuriyetiyiz onlar falanca islam cumhuriyeti vs. Onlar da kendi rejimlerini koruyorlar biz de kendi rejimlerimizi.

Sacma...


‘‘ Hedefimiz, gayemiz hep millet ve memleketin selameti, mutluluğu ve ilerlemesidir.’’

26.08.1925 İnebolu

‘‘ Büyük davamız en medeni ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir.’’

01.01.1937

"Turkiye Cumhuriyeti Muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkacaktır."

Onuncu yil nutku
Ataturk...

Demek Mango denen guzel meyve dedi diye demokrasinin Turkiye'de isleyemeyecegine karar verdik.

Diyorum ya Ataturk bosa yasamis. Kemalistim diyen arkadaslar bile ona cook ama cook uzaklar. Bu ulkeye kendi vatandasindan fazla zarar kimse veremedi, veremez de.

Ozan Ersoy

Posted: Tue Jan 23, 2007 1:21 am
by Ozgur Huseyinoglu
Ozan Ersoy wrote:Demek Mango denen guzel meyve dedi diye demokrasinin Turkiye'de isleyemeyecegine karar verdik.
Ozan, genelde hemfikirizdir seninle bir cok konuda, ama, hic kusura bakma, burda belalti vurup, ayipediyorsun adama adindan dolayi.

Benim duymuslugum yoktu daha oncesinde, cehaletim affola. Ama, benim yukardaki son paragrafimla, ondan alinti yapilan kisimlar tamamen ayni fikiri yansitiyor. Boyle olunca, ben demokrasi/ozgurlukler TR'ye fazla mi demis oluyorum?!?!

Belli seylerin, hazmedilmesi icin bir sure gecmeli. Tutup da sen, magaradan cikardigin adama, "al bu catal, bu da bicak, simdi bu biftegi, once bir pisir, sonra da kucuk kucuk keserek ye" diyemezsin. Ben 301'in uygulanma seklini savunmuyorum. Ama bugun, ozgurluklerin verilmesi adina, ne bileyim, mesela turban konusunda, belli gevsemeler yapilsa, nasil somurulup, olayin ozgurlugun cok daha otesine gececegini de gormuyor olamazsin.

Posted: Tue Jan 23, 2007 1:40 am
by Can Baysan
Başka insanların da okuyacağı şeyler yazarken, dikkatimi yazının mümkün olduğu ölçüde yanlış anlamalara mahal vermemesi üzerine odaklıyorum... Elbette burdaki kimse büyük bir sosyolog, bilimadamı vs değil, olmasını da bekleyemeyiz; elimizden geldiğince, aklımız erdiğince, fikrimiz yettiğince ortamda yer eden mevzular hakkında birkaç küçük cümle çiziktiriyoruz.

Özen gösterdiğim hususlardan biri, fikri ayrılık yaşadığım biriyle olan beyin fırtınalarında araya küçük demagoji makaslarıyla konunun yönünü bir yerden bir yere çevirmemektir.

"Türkiye'ye demokrasi bol geliyor" anlayışında olamayız, zira bu ülkenin insanı demokrasiyi tüm coşkusuyla ciğerlerine çekebilmiş değildir. Olmayan şeyin de bolluğundan bahsetmeye ne hacet!

Bir politikacı yıllar önce, kamuoyunda ağız dalaşı yapılan bir mevzuyla ilgili "Anayasayı bir defa delmekle birşey olmaz" kelamını buyurmuştu; ilginçti, çünkü bu kişinin görev dönemi, Anayasanın delinmenin ötesinde, resmen kötü yola düşürüldüğü uygulamaların Türkiye'nin güncelinde "sıradan" olarak yer ettiği yıllar olarak ahlak tarihine yazılmıştı.

Peki Anayasayı bir kere delmekle ülke işlemez hale gelir mi?
Yoksa yerinden kalkmayan bazı sorunlarının elbirliğiyle yüklenip taşınabilmesi için bazı gayrinizami yollara başvurulması gerekli mi?..
Kontrgerilla dedikleri gayrinizami harp usülü, alışılageldik savaş metodlarının tersine, faullü oynamaktır, yani belaltı vurmaktır.
20. yılını doldurmuş olan PKK belasını eritmek, yoketmek adına kimi güvenlik güçlerinin zaman zaman yetki sınırlarını aşarak "faullü oynadıklarından", talimatnamede yeralamayacak işler yaptığından sözedilebilir mi? Elbette.
Kimine göre terör belasını budamanın sihirli yollarından biridir, başarılı olmuştur, kimine göreyse "karşı taraf"ı daha çok bileyen unsurların başında gelir "oyun kurallarının dışına çıkmak".

Hangi tür toplumlarda, hangi tür sorunlara karşı gayrinizami usülleri yaşama geçirmek son derece etkili ve başarılı sonuç verebilir?

10 yılı aşkın süredir şampiyon olamamış bir futbol takımının yöneticisi, takımının asli gücünün sahaiçinde yeterince kazanmaya yetmeyeceğini görüp puan tablosunu masa başı pazarlıklarında düzeltmeye karar verdiğinde, herkesin istediği olur, futbol takımı sezon sonunda şampiyonluk ipini göğüsler. Takımın yöneticisi de der ki: "Ne yapalım, yıllardır bileğimizin gücüyle kazanamıyorduk, ben de dedim ki bari bu yolla en büyük kupayı kaldıralım, taraftarımızı sevindirelim!" Haticeye değil neticeye baktığınızda yöntem doğrudur, başarılı olmuştur. Ve hatta o takımın tüm taraftarlarına o hayati önemi olan masa başı müzakerelerini sorduğunuzda, bir kısmı "Hadi ordan canım, benim takımım yapmaz öyle şey!", diğer kısmı "Yaptıksa yaptık, sefamız olsun!" diyecektir de, bir tekinin diline "Yerin dibine batsın böyle şampiyonluk!" sözcükleri vicdanlarından kopup düşmeyecektir.

Klasik bir geri kalmış, aydınlanmamış, amaca giden yolda her şeyin mübah olduğunu sanan toplum modeli...

Bu modelin nesillere aşılandığı ülkelerde "demokrasi" de bir köşeye atılmıştır, "insan hakları" da kendi başının çaresine terkedilmiştir...

Bırakılan boşluklar dolmaya mahkumdur... Başlangıçta kişiler birbirini yönetebilmeyi, birbirlerinin üstesinden hakça gelmeyi bilseydi, insanoğlu "devlet" denen kontratı imzalamaya gerek duymazdı. Aradan zaman geçtikçe aydınlanma, hümanizm toplum içinde yerini buldukça "otorite"nin yuları gevşemiştir, kula kulluk dönemi kapanmıştır, kişi kendi istikametini -kısmen de olsa- kendisi belirler konuma gelmiştir.

Bu örneğin henüz 150 yıldır varlığının hissedilebildiği Türkiye gibi ülkeler, başıbozukluğun getireceği huzursuzluk ve kavgadan uzak olmak için "eli sopalı yargı" gibi olağan dışı otoritelerin eteğine sarılmaya mahkumdur; aksi halde bu başıbozukluk rüzgarı elimizde kalan değerleri uçurur götürür...

Posted: Tue Jan 23, 2007 4:20 am
by Savas Macun
Ben kendimi bildim bileli, ve benden onceki nesilde kendini bildi bileli adam akllili yonetilemedi.Daha dogrusu biri cikip da diyebilir mi TC tarihinde 1938'den sonra soyle iyi hukumet vardi, boyle duzen vardi boyle huzur vardi diyebilecek.

Celal Bayar-Menderes vs. Ismet Inonu 1940-1960 kadar gecen 20 sene.

Demirel vs Ecevit (yardimci aktorler Erbakan-Turkes) 1960-1980

Ozal vs Demirel 1980-1993

Cekirgeleri M.Yilmaz vs Ciller. 1993-2001

Ve de dinciler gelecek basa korkusuyla yukarida saydigim bircok isme sarilip taviz vere vere geldik bugune.

60 koca yil.Ihtiraslar, kavgalar, takim tutma gibi siyaset yapmalar.

Ve de savastan cikmis, okuma yazma orani iki haneli rakamlarda olan ve Ataturk'den sonra lider aramaya calisan yilgin, yorgun ve fakir bir halk.

Egitim ve Refah bu islerin panzehiri benim gozumde.

Bunlar artarsa ideolijinin adi ne olursa olsun isler, bal gibi de isler.

Cunku o zaman aklin yolu bir olur.


Selamlar
Savas

Posted: Tue Jan 23, 2007 6:33 am
by Tolga Girici
1993-95 arasinda yuzlerce operasyon yapip PKK'ya buyuk darbe indiren, ama sonra nedense terfi edilmeyen komutan Osman Pamukoglu bakin bir bucuk sene once yapilan bir roportajda neler demis:
Sansür olmamalı herkes konuşmalı

- Eline silah alıp şiddet uygulanmadığı sürece; herkes fikir ve düşünce bazında yazdıkları, çizdikleriyle özgür olmalı. İsteyen istediği fikri söyler, istediğini okur. Düşünce ve fikir bazındaki bütün sınırlamalara, sansür koymalara kesinlikle karşıyım. Sansür, bu tür mücadelelerde çok büyük tehlikedir. Sansür yapıp, bazı şeyleri yazılı ve sözlü demeçlerle açıklıyorsanız, açıklarınızı kapatmaya çalışıyorsunuz demektir. Bırakın herkes istediğini söylesin, siz de söyleyin, halk bu demeçlerin arasında doğruyu bulur. Fikirleri yasaklarsanız, sansür ederseniz, halk sizin korktuğunuz şeyden daha fazlasını üreterek yayar. Ne zaman ki; toprak bütünlüğümüz, halkımız aleyhine politik amaçlı bölücülük, ayrımcılık yapar, bağımsız devlet hayalleri kurmaya başlar, o zaman devlet kendini korumak için böyle kaynakları söndürür.
Acilari, olumu bizzat yasamis bir asker bile boyle diyorsa bir bildigi vardir. O zaman konusulanlardan yazilanlardan korkmamak gerek.

Posted: Tue Jan 23, 2007 12:52 pm
by Ismail Gezer
Yeryüzünde Bush'tan daha aşağılık, daha salak, daha karaktersiz, daha yalancı, daha şerefsiz, daha canavar ruhlu bir lider yok! Burdan yola çıkarak, amerikada yaşayanlar layık oldukları lider tarafından yönetiliyor demek haksızlık olmaz mı?

Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz demekle, layık olduğunuz insanlar tarafından yönetilirsiniz demek arasında fark var..