Hrant Dink
Moderator: Staff
-
- Posts: 301
- Joined: Mon May 30, 2005 1:54 pm
- Location: Almanya
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Mesaji Turklere kirginiz bu tarih ogretilmedi babinda. madem ogretecekler adam gibi yalana dolana ba$vurmadan yazsinlar nasil yazacaklarsa buna elbette kar$ilik verecek bu i$i bilen Turk tarihcileride var.Baris Tokat wrote:Tartisma Hrant Dink cercevesinden cikti diye düsünüyorum.
Dink üzerine biraz daha tartismak icin youtube'dan Dink'in kendi agzindan düsünceleri:
http://youtube.com/watch?v=tuFuzGWmQPU
Ama Hrant Dink Turkiyede tarihin dogru durust ogretilmedigini bilmiyor mu? $u yakin tarihi yani Kurtulu$ sav$i ve sonrasi nasil i$lenildigine bakmaz mi. Emin Oktay'in Gokturklere Hunlara Selcuklulara Osmanlilar derken M. Kemal'in yaptiklari devrimler ve soylev iska gecilir. Ama TC zemini egreti oturtuldu demek icin neresi egreti ise buyursunlar neresi egreti imi$ gostersinler. Boyle o temele dinamit koymaya cali$an a$agiliklara alet olmasinlar.
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Posts: 301
- Joined: Mon May 30, 2005 1:54 pm
- Location: Almanya
Maalesef bu konuyu Ermeni acisindan Türkiye'de tartismak biraz zor olsa gerek. Ya 301'den basin derde giriyor ya da milliyetciler seni hedef seciyor.Cengiz Akgun wrote: Mesaji Turklere kirginiz bu tarih ogretilmedi babinda. madem ogretecekler adam gibi yalana dolana ba$vurmadan yazsinlar nasil yazacaklarsa buna elbette kar$ilik verecek bu i$i bilen Turk tarihcileride var.
Isin aslina bakilirsa, devlet Ermeni meselesinin tartisilmasini kendisi tesvik etmesi lazim. Neticede Ermeniler ve tüm dünya kamuoyu tarafindan TR'ye agir suclamalar var. Madem ki kendinden bu kadar eminsin, elindeki delillerle karsi tarafin argümanlarini cürütebileceginden hicbir kuskun yok, o zaman dünyanin her yerinde büyük konferanslar hazirla ve kendini akla. Veya kismen suclu oldugunu itiraf et, fakat karsi tarafin da ayni derecede suclu oldugunu dünyaya göster.
Peki bu neden yapilmiyor?
Türkiye'de tarih dogru dürüst ögretilmiyorsa, o zaman Ermeni olaylari hakkinda resmi görüsün, okullarda ögretilenlerin dogru olduguna nerden emin olabiliyoruz?Cengiz Akgun wrote:Ama Hrant Dink Turkiyede tarihin dogru durust ogretilmedigini bilmiyor mu?
Valla bu son cümleyi tam anlayamadim. Kimler hangi asagiliklara alet olmasin?Cengiz Akgun wrote: $u yakin tarihi yani Kurtulu$ sav$i ve sonrasi nasil i$lenildigine bakmaz mi. Emin Oktay'in Gokturklere Hunlara Selcuklulara Osmanlilar derken M. Kemal'in yaptiklari devrimler ve soylev iska gecilir. Ama TC zemini egreti oturtuldu demek icin neresi egreti ise buyursunlar neresi egreti imi$ gostersinler. Boyle o temele dinamit koymaya cali$an a$agiliklara alet olmasinlar.
Tarihi yanlis anlatmak, sansür etmek ve agirligi Göktürklere Selcuklulara vs koymak devletin kendi tercihidir. M.Kemal'in TR'de dogru ögretilmemesini herhalde Hrant Dink'e maledemeyiz.
Zaten Türk "Resmi" Tarihi dediginiz anda bütün bilimsellik, bütün ciddiyet ortadan kalkiyor. "Resmi" tarih varsa, öyleyse gayriresmi bir tarih de olmali. Yani ögretilenleri "resmen" inanmamaya davet cikariyorsunuz
Not: Burada düsüncelerimi biraz kiskirtici olarak yaziyorsam, kimseyi kizdirmak icin yapmiyorum. Amacim biraz Devil's Advocate oynamak.
Quo vadis, Galatasaray?
-
- Posts: 845
- Joined: Wed Apr 07, 2004 9:46 pm
- Location: Dubai
- Contact:
Baris,
Sadece Turkiye'de degil bir cok ulkede tartisamazsin.Ancak aradaki fark Devlet'in zihniyetidir sadece. Bizde 301 gibi abuk sabuk kanunlarla Devlet kendine odev biliyor bu meseleleri halbuki degil.
Avrupa'da bugun kendi vatandaslari issiz kaliyor diye irkcilik yapiliyor, sorarim bizleri elestirenlere:
Bana bir ulke soylesinler ki Hrant Dink gibi bir cenazeye sahne olsun.Izin verirler mi acaba?
Almanya'da bugun fikirlerinden dolayi bir musevi aydin oldurulse Berlin'in veya Munih'in ana caddesinde musevi cenaze arabasi 10 km gecer mi? Herkese hepimiz suyuz diye slogan atar mi?
Ayni sekilde Ceyazirli bir aydin olduruluse Paris'te boyle bir korteje musaade edilir mi? Olsa olsa varoslarinda olur, orada da Polis catismaya girip 1-2 kisiyi oldurur herhalde.
Peki bu millet bu kadar duyarli bu kadar mazluma,magdura sahip cikmisken kalkip 1 millio insana devlet eliyle kiyar mi kiymaz mi?
Bu isin duygu tarafi, tamamen subjektif ve hic bir tartismada bilimsel bir arguman degildir kabul ama tarihi bilgilerle de bunlar defalarca kanitlanmis, denmis ki devletin kendi birimleri icinde cektigi telgraflar var, dikkat edin saldiricaklar Ermeni kafilelerine dikkatli olun diye.
Gene Ermenilerden bir pasanin Ingilizlere gectigi mektup var su kadar Ermeni suralara varmistir diye.
Bunlar her platformda sunuldu, bugunde gelin arsivlere bakilsin deniyor.
Selamlar
Savas
Sadece Turkiye'de degil bir cok ulkede tartisamazsin.Ancak aradaki fark Devlet'in zihniyetidir sadece. Bizde 301 gibi abuk sabuk kanunlarla Devlet kendine odev biliyor bu meseleleri halbuki degil.
Avrupa'da bugun kendi vatandaslari issiz kaliyor diye irkcilik yapiliyor, sorarim bizleri elestirenlere:
Bana bir ulke soylesinler ki Hrant Dink gibi bir cenazeye sahne olsun.Izin verirler mi acaba?
Almanya'da bugun fikirlerinden dolayi bir musevi aydin oldurulse Berlin'in veya Munih'in ana caddesinde musevi cenaze arabasi 10 km gecer mi? Herkese hepimiz suyuz diye slogan atar mi?
Ayni sekilde Ceyazirli bir aydin olduruluse Paris'te boyle bir korteje musaade edilir mi? Olsa olsa varoslarinda olur, orada da Polis catismaya girip 1-2 kisiyi oldurur herhalde.
Peki bu millet bu kadar duyarli bu kadar mazluma,magdura sahip cikmisken kalkip 1 millio insana devlet eliyle kiyar mi kiymaz mi?
Bu isin duygu tarafi, tamamen subjektif ve hic bir tartismada bilimsel bir arguman degildir kabul ama tarihi bilgilerle de bunlar defalarca kanitlanmis, denmis ki devletin kendi birimleri icinde cektigi telgraflar var, dikkat edin saldiricaklar Ermeni kafilelerine dikkatli olun diye.
Gene Ermenilerden bir pasanin Ingilizlere gectigi mektup var su kadar Ermeni suralara varmistir diye.
Bunlar her platformda sunuldu, bugunde gelin arsivlere bakilsin deniyor.
Selamlar
Savas
2009 Uefa Kupasi Finali Fenerbahce Sukru Saracoglu'nda..
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Hicte zor degil Ermeni olunca bu i$leri tarti$mak Turkiyede. Ustu kapali imalar yapip varsin olsun biz bu vicdansizliga raziyiz demek yerine, bu ulkede biz ya$maktan mutluyuz. Ne bolmeye ne ayirmaya ne de bugunku nesile bir borc odetmege niyetimiz var. Bunu yapmaya cali$anlara da kar$iyiz dendigi surece kimse kimseye hedef olmaz. Ama ben Hrant Dink'in vaktiyle ASALA olaylarini mazur goren goru$lerini de duydum. Boyle iki ucta dola$irsan adamin samimiyetinden $uphe edilir. 1982'de daha ABD ogrenci iken ye$ilkoye tatil icin ayak bastigim saatlerde Esenboga havalimanina baskin duzenleyen ASALA;nin ardindan Taksim meydaninda kendini yakan da Ermeni vatanda$i idi ne istiyorlar bu milletten diye. Benim cok yakindan tanidigim ayni Dink gibi hic kimsesiz olan ve oldugunde ceketiin ic cebinde M. kemal'in resmi cikan terzi Hrant' da Ermeni idi. Boyle 'ne mutlu Turkum" demenin anlamini anlami$ bundan gucenmemi$ olanlarin, eskiden yapilan yanli$liklar gelecegimiz kararatmasin diyen Ermeni'nin Kurdun Turkiyede hic kimseden cekinecesi olmayacagini hepimiz biliyoruz. Bunlari soylerken ben hicbir zaman hic kimsenin ters ya da bolucu du$uncesini eyleme dokmedikce onu bunu ki$kirtip ma$a olarak kullanmadigi ya da ona buna alet olunmadigi muddetce kanun onunde suclu du$mesini tasvip etmedigimi de soyledim. TC bu turlu aczlere du$mesi benim icinde uzucu ve esef verici.Baris Tokat wrote:Maalesef bu konuyu Ermeni acisindan Türkiye'de tartismak biraz zor olsa gerek. Ya 301'den basin derde giriyor ya da milliyetciler seni hedef seciyor.Cengiz Akgun wrote: Mesaji Turklere kirginiz bu tarih ogretilmedi babinda. madem ogretecekler adam gibi yalana dolana ba$vurmadan yazsinlar nasil yazacaklarsa buna elbette kar$ilik verecek bu i$i bilen Turk tarihcileride var.
Isin aslina bakilirsa, devlet Ermeni meselesinin tartisilmasini kendisi tesvik etmesi lazim. Neticede Ermeniler ve tüm dünya kamuoyu tarafindan TR'ye agir suclamalar var. Madem ki kendinden bu kadar eminsin, elindeki delillerle karsi tarafin argümanlarini cürütebileceginden hicbir kuskun yok, o zaman dünyanin her yerinde büyük konferanslar hazirla ve kendini akla. Veya kismen suclu oldugunu itiraf et, fakat karsi tarafin da ayni derecede suclu oldugunu dünyaya göster.
Peki bu neden yapilmiyor?
.
Ha Turkiyede lider gecinenler neden Turkiye'nin haklarini korumakta aciz kaldiklaini sormu$sun. Bunlar cap meselesi. bugune kadar boyle bir capta bu ulkeyi yonetmeye kalkanlari ben 50 senedir goremedim. Her konuda oldugu gibi bu konuda da hem genel kulturleri hem bilgileri hem de caplari eksik. Gecen cumartesi gecenin bir vaktinde Amerikan TV'nunda Davos'ta ki zirvede Orta Dogu ve Irak konulu acik oturuma katilan Abdullah Gul'u de gordum. $u Irak'in bolunmesi konusunda kendisine soz verildiginde yaptigi konu$mada ne kadar aciz ve hazirliksiz oldugu ortadaydi. Bir eski Iran Cumhurba$kani domuz gibi Ingilizce bildigi halde kulaginda kullaklik neler soylebildigine de tanik oldum. Ingilizce bilir diye ortada salinmakla bu i$ler bitmiyor. Bu i$ler cap (ce'nin cengeli var) ve gorgu meselesi. Boyle bir kadroyu icimizden cikaramayan ciktigi anda da destek olmayan ona buna yem yapan milletimizin capsizligi da bunu bir etken. Bugun durust ve i$ yapacak adamlar politikanin yanina yana$miyorlar orta da Ismail Cem gibiler ornek olarak durdukca. sadece o mu Erdal Inonu'ler, Gurkanlar da orta ornek. Boyleleri parti kurudugunda oy vermeyenler onun yerine ayni nakarati senelerce soyledikleri halde yine secilmelerinden rahatsiz olmayan, bundan bir ders cikarmayi hissedip goremeyenler elbette sorumlulugu ustlerine almak zorundalar. Malasef bu tur adamlar mezara girdikten sonra kiymete biniyorlar.
Cengiz Akgun wrote:Ama Hrant Dink Turkiyede tarihin dogru durust ogretilmedigini bilmiyor mu?
Ben bu yargiya kendim Ingilizce yazilmi$ Ermeni belgeleri ve buna kar$i cevap veren Turk tarihcilerinin yazdiklarina bakarak vardim. Ortada bir Esat Uras var. Ermeni Dosyasi diye yazilan kamuran Gurun'un kitabi var. Bernard Shaw ve karisinin Ezel Kural Shaw'un yazdigi kitap var. Justin Mc carthy'nin o donemde nufus kutuklerine o tarihlere dayali her iki tarafin verdigi zayiati gostermesi var. Ortada Halil Inalcik gibi adamlar var. Bir yerde ayni zamanda yani ic sava$ta muslumanlarin verdigi zayiat iki uc kati iken Ermeni soy kirimi yapildi diyerek cikanlara evet yapilmi$ demek icin vicdan lazim. Benim yaptigim Almanlarin ikinci Dunya sava$inda verdigi kayiplara bakip Yahudi soykirimi yapilmadi demekle asla e$ degil. Bugun hic bir kimse Nazi Almanyasinda ve ondan once Yahudi Alman vatanda$inin di$ ulkelerle mu$terek hazirlik yapip Almanyanin dibine kibrit suyu ya da dari ekmege cali$tigini iddia edemez. Edenler Nazi'lerdi. Ortada Almanlarin Yahudileri toparlayip sabun yapmaya goturdukleri ana kadar bir tek Alman vatanda$inin Yahudi kur$unu ile birakin olduruldugunu burnunun kanatildigi iddia eden bir yapit varsa buyursunlar getirsinler. Ama 1890'lara varan Anadolunun ce$itli yorelerinde devlete acikca meydan okuyup cetele$en isyan cikaran bir Ermeni elit grubu varken devlete en aci gunlerinden silahla kar$i koyup ic isyan cikaranlarin torunlari soyumuzu kurutmak icin and icmi$lerdi diye onu bunu karalayan ve tarihi carpitmak icin her turlu hile ve hurdaya ba$vuranlari gorunce benim Hrant Dink'in vicdan hesabi yapin biz okkanin altina gittik lafina karnim tok. Ayni bugun daglara cikip bizi tongaya bastirdiniz hakkimizi isteriz diyerek PKK'yi mazur gosterenlerin anlattiklarinda oldugu gibi. Bugun etrafimda benimle ayni firsatlari kullanip ABD boyladiktan sonra saga sola Kurtlerin Turkiyede nasil ezildiklerini anlatan Kurt asilli arkada$lar var. Ne istediklerini bir turlu dogru duzgun anlayamadan ve anlatamatan bu devletin bazilarini ezip boyle egreti temel memel diye ona buna alet olan a$agilik duygusu icinde olanlar bunlar. Kimi kime $ikayet ettiklerinden haberleri yok da degil. Cok degil daha 40 yil once ona kolelikten cikmalara otobusun arkasini gosterenler, kopek ve zenci giremez yazilari ile sosyal hayati yonlendirip ortada kizilderili diye bildigimiz Amerikan yerlisi birakmayanlara ezildik mahvolduk bize ya$ama hakki tanimadilar demek icin vicdani sizlamayanlara benim bir sempatim olamaz haliyle. Hele Avrupalilar. Acaba onlarin Asya ve Afrikada yedikleri dedelerinin gunahlarini kim affetti ki? Evvelsi gunu Fransa Cumhurba$kanligina oynayan Nicolas Sarkozy'nun Turkiye ve AB hakkinda goru$lerini de izledim. Adam acikca bu i$ kultur, din ve irk meselesi. Turkerin Avrupada kayna$ma konusunda ne i$i olabilir ve Avrupa ve Turkun kultrurel olarak bagda$masini bile du$unemiyorum diyebilmekte. Haksiz olmadigi yonler yok degil. Ayilik konusunda hala yontulmayan ve hepimiz Ogun Samast'iz diyebilenler bende evimin cevresinde goremek istemem $ahsen.Baris Tokat wrote: Türkiye'de tarih dogru dürüst ögretilmiyorsa, o zaman Ermeni olaylari hakkinda resmi görüsün, okullarda ögretilenlerin dogru olduguna nerden emin olabiliyoruz?
Last edited by Cengiz Akgun on Sun Feb 11, 2007 6:59 am, edited 1 time in total.
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Posts: 1279
- Joined: Tue Oct 22, 2002 11:38 pm
Baris, guzel ozetlemissin celiskileri. Bir duzeltme yapayim ama: Turkiye'de tarih ders kitaplari 1930'larda yazildi. Yani Ataturk zamaninda. O zamandan beri de pek az degisiklige ugradi,Baris Tokat wrote:Tarihi yanlis anlatmak, sansür etmek ve agirligi Göktürklere Selcuklulara vs koymak devletin kendi tercihidir. M.Kemal'in TR'de dogru ögretilmemesini herhalde Hrant Dink'e maledemeyiz.
"Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, daha önce başlayan hazırlıklardan da yararlanarak, o yıl liseler için 4 ciltten oluşan bir tarih ders kitabı dizisi yayınlanmıştı. Bu dizide Türk ve İslamiyet’e ilişkin bazı bölümler doğrudan Atatürk tarafından kaleme alınmıştı. Derneğin düzenlediği ilk bilimsel kurultay 1932’de yapılmıştı. Türk ve yabancı bilim adamlarının katıldığı bu toplantıda Türk tarihinin eski dönemleri ele alınmıştı, tartışılmıştı. Bunlar arasında Türk Tarih Tezi diye nitelenen bir görüş de yer almıştı. [uzak.mersin.edu.tr/Ortak/Ail-102/t-03.pdf]"
Yani Mustafa Kemal'in ve Turklugun TR'de ogretilmesi Mustafa Kemal tarafindan kaleme alindigi veya onaylandigi sekliyle yapilmakta.
Bir de dunyanin her yerinde, sistem geregi, tarih kitaplari 'gercekler' adi altinda rakamlara filan indirgenerek hazirlanan skor tabelalarina benzer. Olaylar genelde icerigi olmadan sunulur. Perspektife pek yer verilmez. Tabii bunun belli siyasi nedenleri var.
Ornegin bir mac seyrettikten sonra onun yorumunu bu sekilde yapsak soyle komik bir durum ortaya cikar: Bu macin tarihi 3 Aralik 1999 ve en onemli olayi ise GS'nin 1-0 kazanmasidir.
O maca gidenlere sorsan FT'nin oynattigi 3-5-2'den pek zevk aldiklarini, macin heyecanli gectigini, puan kaybedilse de onemli olmayacagindan rahat mac oldugunu, kapalida oturanlar Hagi'ye verilmeyen penaltiyi cok acik gorduklerini, acikta oturanlar verilen ofsaydin yanlis oldugunu, kale arkasinda oturanlar verilmeyen kornerleri filan anlatacaklardir. Olaylara daha yakin olan hakem baska detaylar ekleyecektir. Her bakis acisindan baska hikaye dinlemek ve bunlarin bir sentezini yaparak kafanda maci canlandirmak mumkun olacaktir. 10 yil sonra o yorumu okudugunda maci tekrar yasamis gibi olmak mumkun olacaktir.
Tabii tarih boyle yazilsa bugun insanlik bulundugu konumdan fersah fersah otede yer alirdi. Boyle yapilmamasinin nedeni kaynak eksikligi degil elbette. Sadece reklamlar denen seye bakarak ne kadar kaynak fazlasi yaratilabildigi ortada cunku.
Ote yandan sadece tarihin nasil anlatildigi degil nasil algilandigi da onemli. Bu da filozofik dusunmeyi gerekli kilar biraz. Turkiye'de boyle bir altyapi olmadigi icin (ki tarihte de hic olmamis bu altyapi) olaylar degerlendirilirken sapla sapani birbirine karistigini cok goruyoruz. Mesela yukarida Savas'in yazisinda gordugun gibi baskasinin iki yuzlulugu bahane gosterilerek bizim iki yuzlulugumuzun normal oldugu hatta boyle bir hakka otomatikman sahip oldugumuz sonucuna varan cok oluyor. Mesela, efendim Fransa'da bilmemne yasasi var o zaman neden bizim 301'imize laf ediyorsunuz filan gibi gulunc savunmalar cikiyor ortaya. Halbuki ne guzel firsat cikmis iste Fransiza ders vermek icin. Kullan bu firsati ve mesajinda de ki ben fakir olabilirim ama basim senden daha dik, prensiplerim daha saglam de! Hrant Dink bunu dedi mesela Fransa'nin Ermeni yasasina sert bir sekilde karsi cikarken. Dedi ki soykrima inanmis olmama ragmen gelip Fransiz topraklarinda 'soykirima inanmiyorum' diyecem ve beni tutuklamaya zorlayacam sizi dedi. Ne yazik ki omru yetmedi bunu yapmaya.
Bu algilama kulturu bizde olmadigi icin mac yorumlari da cok yavan oluyor.
Bu durumun duzelmesi icin senin gibi curetkar insanlarin sayisinda bir atis olmasi lazim tabii ki. O da yavas yavas olur elbette. Internet bu acidan cok iyi tabii. Yeni nesil gercekten daha baska yetisiyor bu acidan bakilirsa (dunyaya daha acik) ve bu da cok umut verici bir durum.
Bir an gelecek eski kafalilar anirip duracak, yok onu yapma evladim, sunu deme sakin ha diye ama is isten gecmis olacak. Gecende Misir'da Blogger'larla ilgili bir TV programi izledim Al Jazeera kanalinda. Inanilir gibi degil adamlar her bir seyi kontrol altina almislar(!) ulkede fakat bloggerlar ile bas edemiyorlar. 10'larcasini iceri atiyorlar hergun 1000'lercesi cikiyor ortaya. Buyur burdan yak!...
Gelecekte tarih kitaplarina gerek kalmayacak belki de. Wikipedia gibi herkesin ususup, demokratik bir sekilde olusturdugu yerlerden, bloglardan vs ogrenecek millet tarihi. Gecen yil CNN'de haber vardi Wikipedia hem hacim olarak hemde hata sayisinin azligi acisindan Britanica'dan daha iyi duruma gelmis bir arastirmaya gore.
Okul kavrami bile 'gercek' ogretmekten 'method' ogretmeye kayabilir. Yani gercegi nereden bulacagini ogrenmen yeterli olabilir. Gerisi kolay hale gelmis olacak cunku. Universitelerde zaten durum boyle uzunca bir suredir (cunku daha ucuz boylesi).
Aslinda bunun emekleme asamasini yasamaktayiz bir kac yildir.
Bunu demekle beraber epeydir Interneti ulusal sinirlara hapsetme ve pasaporta baglama cabalari da var. Yogun olarak surmekte bu caba. Yani her hangi bir ulkenin web sitesine bakabilmek icin ya o ulkeye, ya kendi ulkene, ya da her iki ulkeye birden pasaport icin bas vurmak gerekecek. Ulus-devlet yapisi interneti parcalamak icin cok yogun calisiyor. Ya Internet bu ulus-devletin kokune biber suyu dokecek yada ulus-devlet interneti paketleyip onumuze koyacak. (Tabii siyasi bilinc olmadan Internet kendi basina birsey yapamaz ve kendini savunamaz.)
Bu arada akintiya kurek cekenlere de kolay gelsin diyelim. Onlarda senin benim gibi insan ne de olsa.
-
- Posts: 6299
- Joined: Thu Mar 30, 2006 6:35 pm
- Location: Alisamiyene 10 dk
- Contact:
Hıncal'dan Cengiz abi'nin gözüne girme çabaları...
Kızılderililere değil, Amerikan halkına yaptıkları..
Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, Ermeni Soykırım Tasarısı'nın Kongre'den geçmemesi için çalışanlardan. Gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Bizim de geçmişimizde karanlık noktalar var. Kölelik dönemiyle, Kızılderililere yaptıklarımızla, gerçeklerle dürüstçe yüzleşmeliyiz. Ancak Türkiye de kendi geçmişi ile yüzleşmeli.."
Ne var ki, Amerika'nın yüzleşmesi gereken geçmiş, Köleler ve Kızılderililerden çok daha yakında duruyor. Daha dünde..
Yıl 1977.. Holly ile Amerika'dayız, tatilde.. Reno'da bir Pazar sabahı pikniğe çıktık. Kayınpeder, kayınvalde.. Bir de komşuları Ermeni asıllı bir Amerikan ailesi.. Dünya tatlısı bir çift.. Adam profesör.. Örtüleri yaydık, sepetleri boşalttık. Neşe içinde yemek yiyoruz. Yanımızdaki küçük transistorlü radyodadan da müzik dinliyoruz.
Birden yayın kesildi, araya bir son dakika haberi girdi. Asala büyükelçilerimizden birini daha öldürmüştü.. Ani bir sessizlik oldu. Düşünebiliyor musunuz ortamı? Orada Ermeni asıllı Amerikalılar var. Türk var.. Ermeniler bir Türk'e daha suikast düzenlemiş..
Sessizliği, konuşması gerektiğini düşünen profesör bozdu..
"Bazı fanatik gençlerimiz, 1915'in intikamını almak istiyorlar.."
"1915'te ne oldu" dedim..
"Türkler, Ermenileri katlettiler.. 1.5 milyon Ermeni'yi öldürdüler.."
"Bakın" dedim.. "Efsanelere kapılmadan mantıklı düşünelim.. Bir defa "1915 şu anda büyükelçileri öldürülen Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, Osmanlı'nın tarihi.. Osmanlı, İmparatorluk sınırları içinde her dinden, ırktan, 72 milleti barındırmış. Bunların hiçbirine yönelik katliam iddiası yok.. Hatta Yahudi milletinden gelen, soyları Avrupa'da işkencelerle yok edilirken, Osmanlı'ya göçüp günümüze kadar sağlık ve refah içinde yaşama teşekkürü var. Hiçbir milleti yok etmeyen, işgal ettiği topraklarda yaşayanlara, dil, din özgürlüğü tanıyıp, hatta kendi liderlerini 'Bey' olarak atayan Osmanlı, acaba neden Ermenileri kesmiş olsun?."
Baktı, profesör yüzüme..
"Çünkü kesmedi.. Ermeni Soykırımı denen tarihlerde Ermeniler bu ülkenin en önde gelen bürokratik makamlarında oturuyor, kültür ve sanatta en önde gelenler olarak, saygı ve itibar içinde yaşıyorlardı.. Osmanlı'nın en gözde, hem halka, hem saraya en yakın etnik gurubu Ermenilerdi.. Bu günümüzde de böyle.. Ermeniler fevkalade sevilir ve benimsenirler.."
Profesör ilgi ile dinliyordu şimdi..
"Bakın" dedim, "1915'te neler olduğunu bir de ben anlatayım. Rus Orduları Doğu sınırımızdan girdiler. Türk kasaba ve köylerini yakarak, yıkarak Anadolu ortalarına, Erzurum'a kadar dayandılar. Bu sırada Doğu Anadolu'da kurulan bazı fanatik milliyetçi Ermeni Çeteleri, Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı ordusunu arkadan vurdu. Vurmakla kalmadı, silahsız, savunmasız Türk köylerini basarak, kadın, çocuk demeden yok etmeye başladı. Osmanlı müdahale etmek zorundaydı.
O zamanın imkânları içinde, çetecileri yerel ve masum halktan ayırıp yargılama imkanı yoktu. Bu çeteler, insan gücünü oradaki Ermeni halktan alıyordu. Osmanlı, Ermenileri bu kritik bölgeden alıp, ülkenin Rus tehdidinden uzak bölgesine yerleştirme kararı aldı. Tarihe Ermeni Tehciri olarak geçen olay başladı. Şimdi Avrupa'nın Hasta Adamı denen Osmanlı'nın böylesi büyük bir kitleyi, Anadolu'yu aşırıp, Arabistan'a götürme imkânı nedir, onu düşünürseniz, yolculuğun ne kadar meşakkatli ve sağlıksız olacağı ortaya çıkar. Bir de buna, Rus saldırısı sırasında arkadan vurulan askerin, ocağı söndürülen sivilin intikam duyularını da eklerseniz, çok ama çok tatsız olayların nasıl ortaya çıktığını da tahmin edersiniz.. Ortada, fanatik suikast çetelerinin değil, tarihçilerin çözeceği bir sorun var, açıkça görüyorsunuz. Ancak bu bilimsel araştırmalar ve tartışmalar sonunda, 1915 gerçeğini konuşmak mümkün olabilir.."
Ermeni asıllı komşu ilgi ile dinlemeye devam ediyordu..
"Şimdi size, 1915'in hasta adamı Osmanlı'nın değil, 1942'nin dünyanın en gelişmiş, en demokrat ülkesi Amerika'dan örnek vereceğim.. İkinci Dünya Savaşı'nda, bir Japon-Amerikan savaşı kaçılmaz olarak ufukta belirince, Amerika Birleşik Devletleri aldığı bir kararla California'da yaşayan Japon asıllı kendi vatandaşlarını, aileleri ile birlikte, kadın, çoluk, çocuk topladı ve Amerika'nın ortasında hazırladığı kamplara sürdü.
Gerekçe.. Japonlar Pasifik Okyanusu'nu aşıp, California'ya çıkarma yaparsa, burada yaşayan Japon asıllılar, Amerikan Ordusu'nu arkadan vurabilirler.. Daha ortada savaş yokken.. Bu savaşta Japonya'nın koskoca okyanusu geçip Amerika'yı işgali hayalden de öteyken, Amerika sınırları içinde, kendi vatandaşlarına önlem alıyor da, Rus Ordusu Türkiye sınırlarına fiilen girmiş, işgale başlamış ve fanatik Ermeni Çetelerinin desteğini hem de nasıl almışken, Osmanlı'nın aldığı önleme ayni Amerika nasıl karşı çıkıyor?. Tabii, zengin, uygar, gelişmiş, demokrat Amerika'nın insan haklarının doruğa tırmandığı 1942'de gerçekleştirdiği sürgün ile, hasta adam, taşıyacak at arabası bile olmayan çökme devrindeki Osmanlı'nın 1915'teki sürgünü arasında üslup farkı olacak.. Ama esasta tıpkısının aynisi değil mi, iki eylem?."
Ermeni asıllı hoca tekrar konuştu..
"İşin aslı şu Hıncal Bey.. Biz Ermeniler, dünyaya yayılmış, ama gittikleri ülkelerde kolayca kaybolmuş bir milletiz. Hemen gittiğimiz ülkenin dilini benimser, onların isimlerini alır, onlar gibi yaşamaya başlarız. Çoğu ülkede Ermeni "Ben Ermeniyim" demezse bilinmez bile.. Bu eğilim sona ererse, dünyanın en eski milletlerinden biri yok olacak.
Bunu gören bazı Ermeni gençler, etnik kimliklerine sahip çıkma, onu tanıtma ve yaşatma gereğine inandılar ve harekete geçtiler.. Dağılmış, çevreye uymuş, yani asimile olmuş insanları bir araya getirmenin yolu ortak bir hedef göstermektedir. Etrafında birleşilen en etkili hedef de, tarih boyu görülmüştür ki, 'Ortak düşman'dır. Asala gibi gurupları kuran gençler Ortak Düşman olarak Türkiye'yi seçtiler. Çünkü ortada, karanlıkta da kalsa, tam da bilinmese, öfke ve nefretin kolayca oluşturulabileceği bir 1915 vardı. Mesele budur!.."
1977'de bir Ermeni ve bir Türk bu noktada buluşmuştuk, işte..
1942, California'da yaşayan Japon asıllı Amerikan vatandaşlarının, kendi devletleri tarafından sürgün edilmeleri gerçeğiydi bizi buluşturan..
Bu sürgünü kimse hatırlamıyor. Amerikalılar utanç içinde unutmak istiyorlar. Biz kullanmayı bilmiyoruz.
İşte Dışişleri Bakanımız Amerika'da.. Amerikan Kongresi Soykırım Tasarısını ele alıyor..
Biz Amerikalıları ikna etmeye çalışıyoruz. Ama 1942'yi hatırlatmak kimsenin aklına gelmiyor. Belki de bilmiyorlar bile..
Bu nasıl diplomasidir peki?.
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Ya ne demezsin. O her konuda olayi cozdugu gibi 1977'de olayi cozmu$tu. Aslinda Apdullah Gul'un filan Amerikaya gelmesine ne hacet. Hincal Sevgilier gununde (Turkiye o ogretti ya bu gunu. Holy'den ogrenip) ABD Kongre ba$kani Nancy Pelosi'nin odasina bir paket cikolata ve duzine gulle girip bu i$i hal edecekken Gevrek gevrek gulup komplimanla kadini gevsetmek varken Gul gelip kapidan donmu$. Goz var izan var.Ismail Gezer wrote:Hıncal'dan Cengiz abi'nin gözüne girme çabaları...
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Site Admin
- Posts: 6041
- Joined: Wed Oct 16, 2002 6:57 pm
- Location: Stockholm
...yanlis hatirlamiyorsam, USA de bu 'surgun' olayi hakkinda bir filmCengiz Akgun wrote:Ya ne demezsin. O her konuda olayi cozdugu gibi 1977'de olayi cozmu$tu. Aslinda Apdullah Gul'un filan Amerikaya gelmesine ne hacet. Hincal Sevgilier gununde (Turkiye o ogretti ya bu gunu. Holy'den ogrenip) ABD Kongre ba$kani Nancy Pelosi'nin odasina bir paket cikolata ve duzine gulle girip bu i$i hal edecekken Gevrek gevrek gulup komplimanla kadini gevsetmek varken Gul gelip kapidan donmu$. Goz var izan var.Ismail Gezer wrote:Hıncal'dan Cengiz abi'nin gözüne girme çabaları...
yapildi, ismini hatirlamiyorum. Filmi izlemedim.
Not: Gecenlerde TV de adam Cin akrobasi gösterisinde turedi. Cinler bu isi
cok iyi yapiyormus, eskiden Sovyetler bu isi yaparmis mis da simdi Cinler
iyi yapiyorlarmis...kendisine göre...
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Prof. Justin McCarthy *University of Lousville, Kentucky) 3 Turk yazarla birlikte Ermenilerin Van Isyani (The Armenian Rebellion at Van) adli gecen Eylulde yeni bir kitap yayinlami$. Hakikaten Nisan 24, 1915 Ermeni Soykirimini anma gunu. olsun. Soyu kirilanlar ayni Nisan ayinda Van'da estirdikleri yagma ve bunun kurbanlarini kim anacak? Bu konuda bilip bilmeden sagda solda zart zurt edenlere bu kitabin yorumunu yapan Davit Saltzman'in yazdiklarina bir goz atsinlar ve de zahmet olmaz ise bu kitaptan bir kopya da kendilerine edinsinler.:
This book puts a magnifying glass to a short period of history in the frontier lands of an immense, but collapsing empire. Yet these events help illustrate the much larger narrative of what happened to the Armenians of the eastern Anatolian portion of the Ottoman Empire, which resonates to this day. As the authors conclude on page 218, "The Armenian revolt in Van province was a pivotal component of the disaster of war in the Ottoman East." How such feeds the complex debate about whether the Armenians suffered genocide is ultimately left for the reader to determine.
Historians appear to be in fair unanimity about the general events that occurred in and around the poor, yet strategic city of Van, in eastern Anatolia, during late 19th and early 20th centuries. Hotly disputed, however, is how to characterize the Armenian forces that ultimately captured and held the city before handing it over to Russian forces in 1915. Were they representatives of an oppressed minority valiantly gritting out a last-ditch battle, knowing that if they lost, they and their kinsmen would surely find calamity? Or, were they classic guerilla rebels, in a coordinated fight against their mother country to form a new state with the outside support of an enemy state? In other words, was this all a valiant act of self-defense, or a devious act of treason?
The opening chapters of the book lay out not just the physical geography of the area, but the political landscape as well. The authors provide, among other things, a plausible explanation of the dynamics among the tribal population versus the settled and why religion was not a factor in this rivalry. These chapters also discuss, relying primarily on Armenian sources, the founding of Armenian revolutionary movements, their penetration into the Van polity, and their aims against the Ottoman state.
In assessing the First Van Rebellion (1896), the authors provide crucial context to the run-up to the definitive encounters that would take place during World War I, including the miscalculations of the Ottoman central government in creating the Cossack-styled Hamidiye corps, the methods of Armenian rebel supply via Iran, and the machinations of the European powers who were forming contingency plans for the expected dissolution of the Ottoman state. The authors also describe the Armenian rebel strategy, which can be summarized as: massacre-reprisal-European intervention. The first rebellion lasted little more than a week yielding, according to the British, approximately 500 casualties, sixty percent of which was Muslim.
During most of the next 10 years the Armenian rebel organizations consolidated power, often by extortion and physical force, smuggled supplies, and fortified positions. They made periodic attacks, mostly in the Mus-Sasun region, which according to British and Armenian sources, were aimed at sparking a disproportionate response that would then motivate European intervention. This failed. The authors describe one episode in 1903 in which, after a small Armenian rebel force had been repulsed, it claimed that the Ottoman troops massacred an Armenian village. Yet the local British consul, reported back that the massacre was a fiction and that he had slept in that very village several nights after it was allegedly destroyed.
The authors conclude that, based on the level of organization of the rebel groups and the amount of weapons they had cached, it was no longer plausible by 1908 ( the year the C.U.P. became the de facto temporal power in Istanbul) to ascribe motives of self-defense to the rebels. Treason was the goal ascendant and Russia was the wagon to which Armenian separatist aspirations would be hitched. "The Armenians have thrown off any pretense of loyalty ... and openly welcome a prospect of a Russian occupation..." wrote a the British Consul in Van quoted by the authors. The authors provide a highly nuanced discussion of how this change of emphasis also impacted the Kurdish tribes, who, though minimally loyal to the Ottoman government saw a worse fate under prospective Russian rule which, they believed, would result in the loss of their lands to Armenians.
As the Ottoman government under the C.U.P. instituted reforms partly aimed at improving the lives of Armenians, the revolutionaries, ratcheted up their activities against all who disagreed with their ambitions, whether Muslim or Christian. In 1912 Armenian rebels assassinated the Mayor of Van in 1912, Bedros Kapamaciyan, an Armenian, because they felt he was too loyal to the Ottoman central government. That the rebels would not relent was quite logical, the authors point out, because the Russians were likely to win the looming war.
The stage set, the last third of the book describes the main Van Rebellion, which took place after the outbreak of World War I. By February of 1915 Muslims in mixed villages were fleeing to be among other Muslims. Armenians did the same. The confrontation, the authors deduce, was no longer one of Ottoman forces against Russian forces and their Armenian partisans; "t had become a general war between the Muslims and the Armenians." It raged first outside of the city an then, by late April 1915, in the city itself.
The Armenians, well armed, though without artillery, determinedly held their ground within the city center throughout the fiercest fighting, earning the upper hand by May 17, at which point they burned the Muslim quarter of the city and massacred those Muslims who had not fled. On May 20, they handed the city over to the Russian Army. The Russians rewarded the rebels by installing the rebel leader, Aram Manukian, as governor of the Russian Province of Van, which was short-lived, as Ottoman forces retook the city ten weeks later, leading to reprisals by Muslims against Armenians, who now were in flight toward the retreating Russian lines. Van was to change hands yet several more times during the ensuing weeks before Russian forces established firm control over the area in late September. This time, however, the Russians remained in charge, appointed a military governor, and disarmed local Armenian "volunteers." Van's fate changed yet again when the Russian Army decamped to join in the Russian Revolution. Armenians were left in control of the region and formed a government, which even issued its own currency. Despite an influx of returning Armenian refugees, the military strength of the Armenians had waned and Ottoman forces finally reclaimed the city of Van in April of 1918. When an American survey mission led by Captain Emery Niles toured the area in 1919, they beheld a depopulated, utterly devastated region.
Ultimately, the Armenian revolution was a lost revolution, despite what the authors consider its tactical brilliance.
The seizure of Van by the Armenian rebels has become a piece of Armenian folklore. Of critical importance, the authors attempt to square the Ottoman military accounts of the force strength of the Armenians in the city with later Armenian summaries. In the text and in explanatory notes, the authors show that a recent and widely lauded account by an Armenian researcher (Ter Minassian) is likely skewed based on a faulty reading of earlier studies. The authors' apparent goal is to demonstrate that the Armenian effort in the city was a significant military endeavor, and not a hastily patched together defensive scrum. This portion of the book, on pages 206-210, will likely cause the most controversy among those with hardened opinions on the ultimate question of whether the Van Rebellion could be considered an act of self-defense.
In sum, "The Armenian Rebellion at Van," is a fine, academic work, devoid of rhetorical embellishment. Indeed, it must be considered the most valuable work to date in the English language on the subject. Yet one does leave it with a few questions. For example, while much is made about the efforts of the Ottoman government to address the conditions of the Armenians in the Van region, little time is spent discussing the overall status of the Armenians in Ottoman society and what may have made them so desirous of European support to upend what the authors call the "centuries-old political and social system in Eastern Anatolia." Certainly many who will be attracted to this book will have read other works that address this. Also, while the movements of the Russian army in the South Caucasus and the aims of the Czar's government are amply described, most of the sources for such appear to be secondary. The authors note that Russian sources were unavailable, but do not describe why they were unavailable or what efforts they made to obtain them.
Additional criticism of this book will surely take the form of ad hominem attacks on the authors, particularly Prof. McCarthy, who has been embraced by Turkey. Yet this should render the work no less worthy. Indeed, most who level this charge ignore the wide esteem in which authors such as Vakhan Dadrian, Richard Hovanissian and Ronald Suny, are held in Armenia. This book provides ample notes and other references that will allow it to be critiqued on its scholarly merits. The conclusions drawn by the authors, especially about the complex tribal rivalries seem rational and supported by the evidence.
Finally, those with more than a passing interest in the history of the late Ottoman Empire and the fate of the Ottoman Armenians know that the Van rebellion was a primary impetus for the Ottoman government's issuance of the infamous relocation orders, which historians agree were poorly carried out with disastrous results for the Armenians. Yet the authors scarcely pay heed to this fact. One can surmise that the reason for this tact is not the authors' fear that they may be subject to arrest in France or Switzerland and tried for genocide denial, but rather that the rebellion itself is worthy of close examination in its own right.
Today a new city of Van sits 4 km east of the rubble that remains of the old city. But not everything in the area has been allowed to remain in decrepitude. The Armenian Cathedral of the Holy Cross on Akhtamar island had been restored using Turkish government funds, Kurdish labor, and Armenian guidance. [..]
This book puts a magnifying glass to a short period of history in the frontier lands of an immense, but collapsing empire. Yet these events help illustrate the much larger narrative of what happened to the Armenians of the eastern Anatolian portion of the Ottoman Empire, which resonates to this day. As the authors conclude on page 218, "The Armenian revolt in Van province was a pivotal component of the disaster of war in the Ottoman East." How such feeds the complex debate about whether the Armenians suffered genocide is ultimately left for the reader to determine.
Historians appear to be in fair unanimity about the general events that occurred in and around the poor, yet strategic city of Van, in eastern Anatolia, during late 19th and early 20th centuries. Hotly disputed, however, is how to characterize the Armenian forces that ultimately captured and held the city before handing it over to Russian forces in 1915. Were they representatives of an oppressed minority valiantly gritting out a last-ditch battle, knowing that if they lost, they and their kinsmen would surely find calamity? Or, were they classic guerilla rebels, in a coordinated fight against their mother country to form a new state with the outside support of an enemy state? In other words, was this all a valiant act of self-defense, or a devious act of treason?
The opening chapters of the book lay out not just the physical geography of the area, but the political landscape as well. The authors provide, among other things, a plausible explanation of the dynamics among the tribal population versus the settled and why religion was not a factor in this rivalry. These chapters also discuss, relying primarily on Armenian sources, the founding of Armenian revolutionary movements, their penetration into the Van polity, and their aims against the Ottoman state.
In assessing the First Van Rebellion (1896), the authors provide crucial context to the run-up to the definitive encounters that would take place during World War I, including the miscalculations of the Ottoman central government in creating the Cossack-styled Hamidiye corps, the methods of Armenian rebel supply via Iran, and the machinations of the European powers who were forming contingency plans for the expected dissolution of the Ottoman state. The authors also describe the Armenian rebel strategy, which can be summarized as: massacre-reprisal-European intervention. The first rebellion lasted little more than a week yielding, according to the British, approximately 500 casualties, sixty percent of which was Muslim.
During most of the next 10 years the Armenian rebel organizations consolidated power, often by extortion and physical force, smuggled supplies, and fortified positions. They made periodic attacks, mostly in the Mus-Sasun region, which according to British and Armenian sources, were aimed at sparking a disproportionate response that would then motivate European intervention. This failed. The authors describe one episode in 1903 in which, after a small Armenian rebel force had been repulsed, it claimed that the Ottoman troops massacred an Armenian village. Yet the local British consul, reported back that the massacre was a fiction and that he had slept in that very village several nights after it was allegedly destroyed.
The authors conclude that, based on the level of organization of the rebel groups and the amount of weapons they had cached, it was no longer plausible by 1908 ( the year the C.U.P. became the de facto temporal power in Istanbul) to ascribe motives of self-defense to the rebels. Treason was the goal ascendant and Russia was the wagon to which Armenian separatist aspirations would be hitched. "The Armenians have thrown off any pretense of loyalty ... and openly welcome a prospect of a Russian occupation..." wrote a the British Consul in Van quoted by the authors. The authors provide a highly nuanced discussion of how this change of emphasis also impacted the Kurdish tribes, who, though minimally loyal to the Ottoman government saw a worse fate under prospective Russian rule which, they believed, would result in the loss of their lands to Armenians.
As the Ottoman government under the C.U.P. instituted reforms partly aimed at improving the lives of Armenians, the revolutionaries, ratcheted up their activities against all who disagreed with their ambitions, whether Muslim or Christian. In 1912 Armenian rebels assassinated the Mayor of Van in 1912, Bedros Kapamaciyan, an Armenian, because they felt he was too loyal to the Ottoman central government. That the rebels would not relent was quite logical, the authors point out, because the Russians were likely to win the looming war.
The stage set, the last third of the book describes the main Van Rebellion, which took place after the outbreak of World War I. By February of 1915 Muslims in mixed villages were fleeing to be among other Muslims. Armenians did the same. The confrontation, the authors deduce, was no longer one of Ottoman forces against Russian forces and their Armenian partisans; "t had become a general war between the Muslims and the Armenians." It raged first outside of the city an then, by late April 1915, in the city itself.
The Armenians, well armed, though without artillery, determinedly held their ground within the city center throughout the fiercest fighting, earning the upper hand by May 17, at which point they burned the Muslim quarter of the city and massacred those Muslims who had not fled. On May 20, they handed the city over to the Russian Army. The Russians rewarded the rebels by installing the rebel leader, Aram Manukian, as governor of the Russian Province of Van, which was short-lived, as Ottoman forces retook the city ten weeks later, leading to reprisals by Muslims against Armenians, who now were in flight toward the retreating Russian lines. Van was to change hands yet several more times during the ensuing weeks before Russian forces established firm control over the area in late September. This time, however, the Russians remained in charge, appointed a military governor, and disarmed local Armenian "volunteers." Van's fate changed yet again when the Russian Army decamped to join in the Russian Revolution. Armenians were left in control of the region and formed a government, which even issued its own currency. Despite an influx of returning Armenian refugees, the military strength of the Armenians had waned and Ottoman forces finally reclaimed the city of Van in April of 1918. When an American survey mission led by Captain Emery Niles toured the area in 1919, they beheld a depopulated, utterly devastated region.
Ultimately, the Armenian revolution was a lost revolution, despite what the authors consider its tactical brilliance.
The seizure of Van by the Armenian rebels has become a piece of Armenian folklore. Of critical importance, the authors attempt to square the Ottoman military accounts of the force strength of the Armenians in the city with later Armenian summaries. In the text and in explanatory notes, the authors show that a recent and widely lauded account by an Armenian researcher (Ter Minassian) is likely skewed based on a faulty reading of earlier studies. The authors' apparent goal is to demonstrate that the Armenian effort in the city was a significant military endeavor, and not a hastily patched together defensive scrum. This portion of the book, on pages 206-210, will likely cause the most controversy among those with hardened opinions on the ultimate question of whether the Van Rebellion could be considered an act of self-defense.
In sum, "The Armenian Rebellion at Van," is a fine, academic work, devoid of rhetorical embellishment. Indeed, it must be considered the most valuable work to date in the English language on the subject. Yet one does leave it with a few questions. For example, while much is made about the efforts of the Ottoman government to address the conditions of the Armenians in the Van region, little time is spent discussing the overall status of the Armenians in Ottoman society and what may have made them so desirous of European support to upend what the authors call the "centuries-old political and social system in Eastern Anatolia." Certainly many who will be attracted to this book will have read other works that address this. Also, while the movements of the Russian army in the South Caucasus and the aims of the Czar's government are amply described, most of the sources for such appear to be secondary. The authors note that Russian sources were unavailable, but do not describe why they were unavailable or what efforts they made to obtain them.
Additional criticism of this book will surely take the form of ad hominem attacks on the authors, particularly Prof. McCarthy, who has been embraced by Turkey. Yet this should render the work no less worthy. Indeed, most who level this charge ignore the wide esteem in which authors such as Vakhan Dadrian, Richard Hovanissian and Ronald Suny, are held in Armenia. This book provides ample notes and other references that will allow it to be critiqued on its scholarly merits. The conclusions drawn by the authors, especially about the complex tribal rivalries seem rational and supported by the evidence.
Finally, those with more than a passing interest in the history of the late Ottoman Empire and the fate of the Ottoman Armenians know that the Van rebellion was a primary impetus for the Ottoman government's issuance of the infamous relocation orders, which historians agree were poorly carried out with disastrous results for the Armenians. Yet the authors scarcely pay heed to this fact. One can surmise that the reason for this tact is not the authors' fear that they may be subject to arrest in France or Switzerland and tried for genocide denial, but rather that the rebellion itself is worthy of close examination in its own right.
Today a new city of Van sits 4 km east of the rubble that remains of the old city. But not everything in the area has been allowed to remain in decrepitude. The Armenian Cathedral of the Holy Cross on Akhtamar island had been restored using Turkish government funds, Kurdish labor, and Armenian guidance. [..]
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Posts: 1279
- Joined: Tue Oct 22, 2002 11:38 pm
Cengiz burada tum bakis acisinda yamuk var.
Bunu yazanlar Osmanli Imparatorlugunu bir ulkeymis gibi gostermeye calisanlar. Boyle yaparak iste kendi ulkemde bana hainlik yapti savi ortaya konuyor.
Osmanli Imparatorlugu bir ulke degildi. Sadece bir devletti. Bir cok ulkenin ve halkin karisimindan olusan bir semsiye yapi idi. Bu yapiyi millet olarak degil ummet olarak adlandiriyorlardi. Osmanli zamaninda Turk dendigi zaman asaligik koyluler anlasiliyordu ve Turk halkinin pek bir onemi yoktu. Taaki parcalanan imparatorlugun en azindan bir kismini bir arada tutumak icin gerekli olan kimlik arayisi iktidara gelenleri Turk koylulerinin kucagina itene kadar.
Bu acidan bakildiginda bu topraklarda binlerce yildir yerlesik bulunan halklar ayaklandiginda zaten zayif olan imparatorluk direnemedi ve bativerdi. Batidaki sistem degisikligi ve sonrasindan yukselen emperyalizm ve onun onde gelen devletleri Osmanlinin uzerine usustuler ve bu islemi hizlandirdilar. Sana 1908 devriminin tarihini biraz okumani tavsiye ederim. Belli ki bu konularla ilgileniyorsun. Kemalistler bu devrimin onemini hep ort pas etmeye calisirlar ama sen cin gibi adamsin, altindan girer ustunden cikarsin.
Simdi yine bu genis acidan bakinca soyle kaba bir benzetme yapilabilir. Mesela ABD Irak'i 500 yil isgal etse. Su anda bir suru ayaklanma var. Bunlarin hepsini bastirsa sonra 500 yil cikmasa oradan. Sonra bu ayaklanmalar yine baslasa ve ABD'de yenilecegini anladigi bir donemde (tipki simdi Al-Saadr'a yapmaya calistigi gibi) bu insanlari ezmeye, yildirmaya hatta yok etmeye calissa. Bunun adi ne olacak? Savunma mi?
Aglasak da zirlasak da Osmanlinin icersinde bulundugu durum buna benziyordu. Osmanli altinda yasayan halklar hic bir zaman kendilerini 'Osmanli' hissetmediler kimlik olarak. Bu kimlik sorunu 1800'lerde su yuzune iyice ciktiginda yonetici kesimler Namik Kemal gibi adamlarin turemesinde de gorulecegi gibi bir 'Osmanli' kimligi olusturma cabasina girdiler. Ama bu basarili olmadi. Tipki 'turan' kimliginin basarili olmadigi gibi.
Bunun yaninda azinliklara olan baskilar 1800'lerin sonundan beri artmisti zaten. 1908 devriminde azinliklar cok onemli roller oynadilar (Turklerle el ele). 1915'de Ermenilere karsi girisilen hamle bu baskilarin zirve noktasi sadece. Tabii bunun 1908 devriminin liderlerinden birisinin elinden cikmis olmasi da (Talat Pasa) ayri bir trajedi. Bu sadece Osmanlida o donemde olaylarin ne kadar hizla hareket ettigini gostriyor. Bugunun devrim lideri, yarinin canisi olabiliyordu.
Bunu oyle bir muharebe ya da savas durumunda alinan bir intikama indirgemek, at gozluklerini takmak olur.
Yukarida Hincal'in zikrettigi Japon benzetmesi ise senin de belirttigin gibi abesle istigal. Japonlarin sayisi ve siyasi konumu ile Ermenilerin Osmanlidaki yada Yahudilerin Almanyadaki sayilari ve siyasi konumlari arasinda daglar kadar fark var. Bu benzetme sadece sekilsel. Icerik olarak hic alakasi yok bu iki benzetmenin. Ozellikle Ermenilerin durumu. Cunku adamlar binlerce yildir yasadiklari kendi topraklarindalar, Japonlar gibi kalkip goc etmemisler oralara (Turkler goc etmis ama). Eger Hincalin mantigiyla gideceksek o zaman ABD'deki Japonlarin ABD halkini kampa gondermesi gerekirdi
Biraz 1915'de bu karari alan Talat Pasa'ya yapilan muhalefete filan bakar insan yahu ne yapacaktik baska demeden once.
Bunu yazanlar Osmanli Imparatorlugunu bir ulkeymis gibi gostermeye calisanlar. Boyle yaparak iste kendi ulkemde bana hainlik yapti savi ortaya konuyor.
Osmanli Imparatorlugu bir ulke degildi. Sadece bir devletti. Bir cok ulkenin ve halkin karisimindan olusan bir semsiye yapi idi. Bu yapiyi millet olarak degil ummet olarak adlandiriyorlardi. Osmanli zamaninda Turk dendigi zaman asaligik koyluler anlasiliyordu ve Turk halkinin pek bir onemi yoktu. Taaki parcalanan imparatorlugun en azindan bir kismini bir arada tutumak icin gerekli olan kimlik arayisi iktidara gelenleri Turk koylulerinin kucagina itene kadar.
Bu acidan bakildiginda bu topraklarda binlerce yildir yerlesik bulunan halklar ayaklandiginda zaten zayif olan imparatorluk direnemedi ve bativerdi. Batidaki sistem degisikligi ve sonrasindan yukselen emperyalizm ve onun onde gelen devletleri Osmanlinin uzerine usustuler ve bu islemi hizlandirdilar. Sana 1908 devriminin tarihini biraz okumani tavsiye ederim. Belli ki bu konularla ilgileniyorsun. Kemalistler bu devrimin onemini hep ort pas etmeye calisirlar ama sen cin gibi adamsin, altindan girer ustunden cikarsin.
Simdi yine bu genis acidan bakinca soyle kaba bir benzetme yapilabilir. Mesela ABD Irak'i 500 yil isgal etse. Su anda bir suru ayaklanma var. Bunlarin hepsini bastirsa sonra 500 yil cikmasa oradan. Sonra bu ayaklanmalar yine baslasa ve ABD'de yenilecegini anladigi bir donemde (tipki simdi Al-Saadr'a yapmaya calistigi gibi) bu insanlari ezmeye, yildirmaya hatta yok etmeye calissa. Bunun adi ne olacak? Savunma mi?
Aglasak da zirlasak da Osmanlinin icersinde bulundugu durum buna benziyordu. Osmanli altinda yasayan halklar hic bir zaman kendilerini 'Osmanli' hissetmediler kimlik olarak. Bu kimlik sorunu 1800'lerde su yuzune iyice ciktiginda yonetici kesimler Namik Kemal gibi adamlarin turemesinde de gorulecegi gibi bir 'Osmanli' kimligi olusturma cabasina girdiler. Ama bu basarili olmadi. Tipki 'turan' kimliginin basarili olmadigi gibi.
Bunun yaninda azinliklara olan baskilar 1800'lerin sonundan beri artmisti zaten. 1908 devriminde azinliklar cok onemli roller oynadilar (Turklerle el ele). 1915'de Ermenilere karsi girisilen hamle bu baskilarin zirve noktasi sadece. Tabii bunun 1908 devriminin liderlerinden birisinin elinden cikmis olmasi da (Talat Pasa) ayri bir trajedi. Bu sadece Osmanlida o donemde olaylarin ne kadar hizla hareket ettigini gostriyor. Bugunun devrim lideri, yarinin canisi olabiliyordu.
Bunu oyle bir muharebe ya da savas durumunda alinan bir intikama indirgemek, at gozluklerini takmak olur.
Yukarida Hincal'in zikrettigi Japon benzetmesi ise senin de belirttigin gibi abesle istigal. Japonlarin sayisi ve siyasi konumu ile Ermenilerin Osmanlidaki yada Yahudilerin Almanyadaki sayilari ve siyasi konumlari arasinda daglar kadar fark var. Bu benzetme sadece sekilsel. Icerik olarak hic alakasi yok bu iki benzetmenin. Ozellikle Ermenilerin durumu. Cunku adamlar binlerce yildir yasadiklari kendi topraklarindalar, Japonlar gibi kalkip goc etmemisler oralara (Turkler goc etmis ama). Eger Hincalin mantigiyla gideceksek o zaman ABD'deki Japonlarin ABD halkini kampa gondermesi gerekirdi
Biraz 1915'de bu karari alan Talat Pasa'ya yapilan muhalefete filan bakar insan yahu ne yapacaktik baska demeden once.
-
- Moderator
- Posts: 13009
- Joined: Tue Oct 22, 2002 7:47 am
- Location: New Jersey /USA
Asil sen olayi iyice kari$tirmaya ba$ladin Murat. Ortada bir soykirimi iddiasi var. Yani Osmanli devletinin azinligi olan bir irki yok etme iddiasi bu. Burada ortaya konanlar boyle bir $eyin olmadigina ve Osmanli devletinin kendini korumasi icin almak zorunda kali$i anlatilmakta. Elbette Ermeniler Sirplar, Hirvatlar, Bulgarlar, Romenler, Yunanli dedigimiz Balkan Rumlari gibi bu i$te yuzlerinin aki ile ciksalardi ortada bir bagimsizlik sava$i verilmi$ ve Osmanliya ders verilmi$ olacakti. Bu ayaklanmalar onlarin $ansiz bir $ekilde Ruslar'in kendi dertlerine du$meleri ile bastirilmi$ ve Osmanli'nin kendine isyan edenleri bir daha bu bolgede ayni tehlikeyi ya$mamak icin zorla goc ettirmi$? Ne yapsalardi peki? Ha? Bunun neresi yamuk? Bunun neresi yanli$?Murat Kara wrote:Cengiz burada tum bakis acisinda yamuk var.
Bunu yazanlar Osmanli Imparatorlugunu bir ulkeymis gibi gostermeye calisanlar. Boyle yaparak iste kendi ulkemde bana hainlik yapti savi ortaya konuyor.
.
Her devlet boyle bir uygulamayi yapmak zorunda ve eger ayakta kalmayi ve iktidarini surdurmekten vaz gecmek gibi sacma bir du$Unce ile kendi ipini kendi cekmeye kalki$madi ise en dogal hakki. Ister Imparatorluk olsun ister ABD gibi 72.5 milletin kayna$tigi Federe devlet olsun. Hadi siki ise Kalirforniyadaki, New Meksico, ve Teksastaki Meksika asilli Amerikalilar bir ayaklansinlar buralar zaten yuz sene once bizimdi diye bak bakalim ne oluyor? Olay bundan ibaret. Etme bulma dunyasi. Sen kalk Osmanli'nin Dogu eyaletlerinde teror estir, azinligi oldugun devletin di$ du$manlarina i$birligi ile onlara pe$girlik yap, kom$unu kes, malini yagmala, yak, yik, ama sonunda ucunu getireme. Ondan sonra $amari yediginde kalk bizi kestiler bize eziyet ettiler soy kirimina ugradik diye bugun soytarilik yap. Yok oyle yagma!
Cengiz Akgun
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
"Asrın, yeni bir umdesi var, hak kapanındır
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir paye kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.”
N. Tevfik 1940.
-
- Posts: 1279
- Joined: Tue Oct 22, 2002 11:38 pm
Diyorsun ki gucu gucu yetene! Hem can havliyle olur boyle seyler, uzerine bir bardak su icmek lazim diyorsun. Arada telef olan coluk, cocuk, kadin her kimse babalarini, kocalarini gondermeselermis yarali imparatorlugun uzerine diyorsun. Gonderirlerse sadece kocalari degil kendileri de cezasini ceker iste boyle diyorsun. Hem zaten goc sirasinda olanlar kasitli degilmis diyorsun. Teknik nedenlerden dolayi gocu becerememis zavalli fakir Osmanli imparatorlugu diyorsun (koca savasa girmeyi becermis ama hem de zamanin sukselisi Almanya'nin yaninda.)Cengiz Akgun wrote:Ne yapsalardi peki? Ha? Bunun neresi yamuk? Bunun neresi yanli$?Murat Kara wrote:Cengiz burada tum bakis acisinda yamuk var.
Bunu yazanlar Osmanli Imparatorlugunu bir ulkeymis gibi gostermeye calisanlar. Boyle yaparak iste kendi ulkemde bana hainlik yapti savi ortaya konuyor.
.
Bu da bir fikir tabii.
Simdi birakalim ABD'de soyle olurdu, surda boyle olurduyu, olayin bir birey olarak tabanina inelim o zaman. Soyle sorayim: Eger bu olay olmamis olsaydi, olmasini ister miydin? Eger bunu istemez isen bu olaydan sorumlu olanlarin cezalandirilmalarini ister miydin? Cunku bu boyutta bir olayin, sebep ne olursa olsun (kazayla da olsa, isteyerek de olsa) failini bulmak gerekir ve sorumlularina bir ders vermek gerekir ki bir daha tekrarlanmasin. Hangi milletten olursan ol bu temel yargi degismemeli.
-
- Posts: 3764
- Joined: Wed Oct 23, 2002 4:18 am
- Location: NC, USA
Bu da yeni cikti. Turkiye'de Turk yokmus safsatasi.Murat Kara wrote:
Osmanli Imparatorlugu bir ulke degildi. Sadece bir devletti. Bir cok ulkenin ve halkin karisimindan olusan bir semsiye yapi idi. Bu yapiyi millet olarak degil ummet olarak adlandiriyorlardi. Osmanli zamaninda Turk dendigi zaman asaligik koyluler anlasiliyordu ve Turk halkinin pek bir onemi yoktu. Taaki parcalanan imparatorlugun en azindan bir kismini bir arada tutumak icin gerekli olan kimlik arayisi iktidara gelenleri Turk koylulerinin kucagina itene kadar.
Fransa'da Fransiz yasar, Alman ustun irktir, Ingiltere Ingilizler'indir, Amerikan bile son iki yuz senede kurdugu duzenle kimligini kazanmistir, aslinda kuzeyi guneyi ile koca bir kita olmasina ragmen, amerikali dendiginde butun dunyaya kendisinden bahsedildigini belletmistir ama velhasil gel gor ki Turkiye'de Turk yasamaz. Nedir orada yasayan? Boyle acaip bir sey iste...
Amac belli. Bir ulkenin kimligine saldiri o ulkeyi dagitmanin en kolay yollarindan biridir. "Ulan bu topraklar aslinda Turklerin degil" deyip halklari kiskirtip, "salak sen de Turk degilsin" ki deyip ulkeyi bolmek ulusun kimligini yok etmek aslinda 100 tane atom bombasi atmaktan daha etkili bir silah olabilir.
Neymis.. Osmanli bir devletmis, Turk denince de zavalli halk geliyormus. Dogrudur, Osmanli yonetimlerinin ozellikle Suleyman'dan sonra kendi koklerine ve tarihine ihanet ettikleri, Fars ve Arap kulturune kapildiklari, imrendikleri bilinen gerceklerdir. Ama bu ulkeyi kuranlarin yaptigi olmayan bir kimligi yaratip halki kandirmak degil, Osmanli'nin yanlisini duzeltmek cabasidir.
Ortada bin seneyi asan bir tarih var. Osmanli'dan once Karaman'i Selcuk'u, Oguz boylari var. Alp Arslan'i, Tugrul Bey'i, Selcuk beyi var. Orta Asya'dan gocen Turkler az sayida gelip, bir Turk dunyaya bedel mantigiyla Bizans'i, Persi, Arab'i egemenlikleri altina almadilar. Yuzbinler, milyonlar akti Anadolu'nun kapisi acilinca. Kac boy, kac cadir, kac akin geldi.
***
Kisisel olarak bir gercekten bahsedeyim. Benim aile buyuklerim soyagaci olayina cok meraklidir. Baba tarafim Uskup civarindan, balkanlardan Manisa'ya savas yillarinda gocmustur. Sonra Manisa'yi begenmemisler, Eskisehir'e yerlesmisler. Aile buyukleri eldeki yazili kayitlari da alip, bir Balkan seferine cikip, oradaki koyleri aylarca dolasip, kasaba nufuslarini inceleyip soyagacimizi cikardilar. En son gidebildikleri nokta 12-13 yuzyil arasi Karamanogullari..
Biliyorsunuz Selcuklulardan sonra Karamanogullari Konya civarinda cabucak bir devlet kuruyorlar ve buyuk bir bolgeye uzun yillar hakim oluyorlar. Osmanli devleti kurulduktan sonra uzun sure Karamanogullarina dokunmuyor ancak kuvvetlendikten, buyudukten sonra hallediyorlar. Ortada kalan Karaman ailelerinin bir kismi doguya Iran tarafina kaciyor, digerlerini de Osmanli Balkanlara suruyor. Iki amaci var, biri Karamanogullarinin cok iyi yonetme yetenekleri var, onlari balkanlarda kuvvetli bir cephe kurmak icin kullaniyorlar, ikincisi "yerlerinden edip dagitirsak bunlar bize daha sonra bela olmaz" diyorlar. Kimisini Bulgaristan'a kimisini Makedonya'ya kimisini, Macaristan'a yolluyorlar. Yanlis dogru, Osmanli'nin bu plani cok iyi tutmustur.
Dunya savasi sirasindaki mubadele aslinda bir cok aile icin bir geri goctur. Muslumanliktan cok oze geri donmek, eski topraklara, vatana yerlesmek, yeni Turkiye kimliginin mozaginin bir parcasi olmaktir. Bunlar Turkce konusan, Yunan, Arap, Ermeni yemeginden cok Turk yemegi yiyen, Turk kulturuyle bezenmis insanlardir.
Anne tarafim da 4-5 kusak Istanbul'lu Turk, musluman kokendir. Dedemin dedesi Sultani Mektebi mezunudur, onun dedesi de hekimdir. Hepsinin isimleri oz turkcedir, rum, arap ermeni degil, benim adim da binlerce senelik orta asya Turkce dagarciginin bir sozcugudur.
Ne diyorlarmis, Turkiye'de Turk yokmus. Kulahima anlatsinlar.
Ben varim.
Ozan Ersoy
-
- Posts: 1279
- Joined: Tue Oct 22, 2002 11:38 pm
Ozan yavas ol biraz. Turkiye'de (daha dogrusu Anadolu'da) Turk yok denir mi hic yahu! Boyle bir seye herkes kiciyla guler. Bak ne demisim:Ozan Ersoy wrote:Turkiye'de Turk yokmus safsatasi.Murat Kara wrote:
Osmanli Imparatorlugu bir ulke degildi. Sadece bir devletti. Bir cok ulkenin ve halkin karisimindan olusan bir semsiye yapi idi. Bu yapiyi millet olarak degil ummet olarak adlandiriyorlardi. Osmanli zamaninda Turk dendigi zaman asaligik koyluler anlasiliyordu ve Turk halkinin pek bir onemi yoktu. Taaki parcalanan imparatorlugun en azindan bir kismini bir arada tutumak icin gerekli olan kimlik arayisi iktidara gelenleri Turk koylulerinin kucagina itene kadar.
"Osmanli zamaninda Turk dendigi zaman asaligik koyluler anlasiliyordu ve Turk halkinin pek bir onemi yoktu."
Turk halkinin siyasi olarak onemi yoktu elbette. Sen de zaten kabul etmissin bunun boyle oldugunu.
Siyasi olarak onem kazanma potansiyeli yok muydu Turklerin? Elbette vardi. Yoksa Mustafa Kemal Turk halkina arkasini dayayarak devrim yapamazdi aradan daha 20 yil gecmeden. Bu potansiyel kendisini butun hasmetiyle gosterdi.
Turkler Osmanli siyasetinde onemli bir yer tutmuyordu deyince nasil "Turkiye'de Turk yokmus" sonucuna variyorsun, hayret dogrusu.
Bak sana tavsiyem su: benim bu siyasi icerikli yazilarimi madem okumaya basliyorsun, ya sonuna kadar oku ya da hic okuma, bosuna sinirlerin bozulmasin! Ben ise senin futbol analizlerini begenerek okuyorum (bu analizlerden cikardigin sonuclara bazen katilmasam da!).
* * *
Bu Ermeni sorusunu tartismak icin once su sorulari sorup yanitlarini vermek gerek:
Adi ne olursa olsun, boyle bir olay olmasaydi olmasini ister miydim?
Talat Pasa'nin yerinde olsam ben o durumda ne yapardim?
Turkiye Cumhuriyetini su anda yonetiyor olsam ne yapardim?
Baska ulkeler buna bir isim takip (soykirim) sonra bize ceza kesmek istiyorlar diye dusuncemi degistirir miydim yoksa olayin boyutunu ve kabahati kabul edip sadece bu cezanin haksiz oldugunu mu savunurdum (mesela ABD'nin 1800'lerin sonunda - 30 yil gibi kisa bir surede - kizilderilileri nasil soykirima ugrattigini gundeme getirirerek)? Buna gucumun yetmeyecegini sezinlersem fikrimi degistirip, inkar mi ederdim herseyi ya da oldugundan daha kucukmus gibi mi gostermeye calisirdim?
vs.vs.
Eger ilk soruya ilke olarak Hayir diyorsak, diger sorulara da ilkeli yanit vermek gerekir. Sonuclari kotu olur diye ilkeyi bir koseye atip "anayasayi bir kere delmekten bir sey cikmaz" mantigi ile gidersek, zaten tartisacak bir sey yok. Burada devlet yonetmiyoruz sadece bir forumda yazi yaziyoruz. Bu durumda bile ilkeleri cope atarsak vay halimize!
Konuyu ilke tartismasina indirgeyince Cengiz "sen olayi iyice kari$tirmaya ba$ladin Murat" deyip cikti isin icinden. Bunu "comak soktun" anlaminda algilamak dusuyor bana da artik.