Ozan Ersoy wrote:Kerem Tezic wrote:
Turkiye'nin EU'ya kabulu onlar icin sorun olabilir. Ama Turkiye'nin bu sona neden olacagi ise yanlis. Olsa olsa hizlandirir. Avrupa Toplulugu temelden curuk. Asirlardir birbirleriyle savasmis, yuz milyonlarca insan oldurmus topluluklarin, onlarca degisik lisan konusan, kulturleri farkli olan topluluklarin hedeflerinin bir olmasi ve basarili olmalari az olasilik. 500 sayfalik anayasalariyla burokrasinin kralini oya sunan Avrupa liderleri, kendi ulkerindeki sorunlari cozecekler de Avrupa'yi dusunecekler... peeh... Daha temel konular da bile anlasamiyorlar ki bir topluluk olacaklar. Ingilizlerin Pound'dan vazgecmemeleri, Fransa-Almanya-Italya'nin Irak savasina karsi olup, Ingilizler'in Amerika'ya saf olmasi bunlara en guzel ornek. Yani Amerika'nin bir sey yapmasina gerek yok, EU'yu kendi haline biraksalar, 10-20 sene super guc yerine ciksa ciksa savas cikar. Ozan Ersoy
Bir Bingo da buraya. Ama benim Amerika sunu sunu dusunuyor, planliyor (herhangi bir devlet icin) tipi teorilerde begenmedigim bir taraf var: yahu bu adamlar gunlerce bas bas bagirilip kasirga geliyor denirken bir sehirlerini kurtarmayi planlayamadilar, nerede kaldi dunyanin siyasi gelecegini bu kadar ayrintili planlamak. EU'nun guclenmesini istemezler, ama ortalama zekalari su forumunkinden en az 10 puan asagida, egitimleri ondan da geride bir suru insan bu politikalari uretenler. Genellikle de kisa vade derdindedirler.
Kisa vade derdinde olmalarinin en onemli sebebi de dunyanin darphanesi olmalaridir. Herkes dolara endeksli yasadigi surece kagidi ve murekkebi 2-3 cente maledip bir para basarlar, paranin degeri 100 dolares olur boyle uretmeden yiye yiye yasarlar. Odemedikleri zaman macasi yiyen varsa gelsin alsin alacagini. Borcun garantisi geri alma gucudur. Mahallenin kabadayisi arada bir birilerini marizleyip, dovup dolaniyor, yine bu arada mahalle sakinlerinden borc alarak yasiyorsa onun adi borc degil harac olur, vergi olur vs. olur.
Avrupa'nin problemi ise ayni Ozan'in bahsettigi sey: 16. yuzyilda gemilere binip, ustunde bolca bizon az kizilderili yasayan kitada Amerika Birlesik Devletleri kurarsin. 1000 senedir birbirini girtlaklayan, ayri lisanlar konusan kulturu ve tarihi buna gore sekillenmis devletlerden Avrupa Birlesik Devletleri de kurarsin, ama 200 seneni alir, o da sansin yaver giderse. Birileri (Adenauer, d'Estaing, Kohl, Mitterand vs.) oturup guzel bir grand idee olarak bunu dusundu diye 10 senede yapamazsin.
Aslinda Fransiz ve Almanlar ile Ingilizler arasinda hep var bu gerilim. Felsefede, edebiyatta, muzikte, resimde dahi Alman ve Frsansizlar romantik, platonik, idealist akimlara oncu olurken, Ingilizler pragmatik, realist alternatifleri benimsemislerdir hep.
Bugun de ayni sey oluyor. Fransizlar yuzlerce sayfa anayasa yazarlar. Elitlerinin kafasindaki ideal ile sokaktaki insanlarinin yapabilcekleri arasinda daglar vardir ama. Amerikan anayasasi kisacik, basit, sadeligi ile guzel ve de cok akillica bir hukuki belgedir, icini yasadikca insanlar doldurur (kendi guzellik ve cirkinlikleriyle tabii).
Ingilizlerin vizyonu Avrupa'yi once ekonomik olarak birbirine bagimli, ekonomik anlamda birlikte olmaktan fayda bulan bir yer haline getirmek, bu surec icinde de insanlarin politik bilincinin degismesini ummak. Bunun zaman alacagini, hatta kendileri icin degil en iyi ihtimalle cocuklari ve torunlari icin olacagini biliyorlar. O yuzden son halinde Turkiye'nin olmasini insan gucu, alim gucu, jeoljik olarak isterler. Cunku son halin 10 degil 100 sene sonra olacaginin farkindalar. Son halini 10 sene ileride sanan dangalaklar ise Turkiye'ye isyan eder.
Avrupalilarin su anda 75% bizi istememesinin bir ehemniyeti yok. 150 sene once sorsaniz 99% istemezlerdi. 15-20 sene sonra sulandirilmis haliyle, Turklere tam serbest dolasim olmadan, ama kendilerinin Marmaris ve Bodrum'da rahatca mulk alabilecegi, aradiklari hizmetleri bulabilecekleri, hatta Safranbolu'da, Giresun'da, Rize'de ev alip hizmet bulabilecekleri, haklarinin korundugunu bilerek hareket edebilecekleri bir Turkiye'yi 50%den fazlasina istetirler. Istemeyenler de kollari bukulerek razi edilir.
Ondan sonra bir suru 10 sene daha gecer gider, onlar gelir gider, biz yavastan gidip gelmeye baslariz, artik ne zaman olursa bir Irlandali kendini bir Portekizli'yle bir Belcikali ile ne kadar yakin goruyorsa bir Turk ile de benzer bir yakinlik duymaya baslar, o zaman da tam uye oluruz. Zaten o zaman bizim icin uzun ama insanlik tarihi icin nisbeten kisa bir "millet bazli" siyasal yapilasma sureci de sonbaharina girmis olur.
Bu surecler insan hayatindan cok uzun, insan kontrolunun de cok disindadir. Bir buyuk savas, ekonomik degisiklik, iklim olayi bunlari tamamen degistirebilir. Ama Bush ve avenesi bunlari belirleyemez. Onlar dar cikarlar cercevesinde kurumsal refleks uretir (en son uzun vadeli planlari Irak bunlarin, ainesi istir kisini, lafa bakilmaz). Vatikan hala 1000 sene once ortada bugunku devlet kavrami yokken hakim guc olusunu dusunup, Turkleri AB'de istemez, Avrupa'da kurulu bir hristiyan imparatorlugunun en guclu kurumu olmayi ozler. Herkes Papayi geri kafali, ayrimci diye dusunur, Papa ise basinda oldugu kurumun parlak gecmisini burnu sizlayarak anmakta, o gunlere ozlem icinde yasamaktadir, tabii Turkiye'yi istemez. Insanlari kiliseye toplayacak, sepet dolatirip paralarini alacak, sonra onlara hayatlarini nasil yasamalari gerektigini soyleyen otorite olup, arada bir de oglancilik yapacak, ama oglancilik icin kimseye hesap vermeyecek. Adam bunun ozleminde. Turkler tanim olarak kiliseye gelmiyor, Turkleri ne yapsin herif?
Neyse uzun oldu. Bizim icin bugun hayirlidir, ama oyle tarih degisti falan diye degil, biraz pratik faydalari olur hayata. Aglanacak tarafi falan da yok. 3 Ekim'den once serbestce gezebiliyorduk da bugun mu vize istediler? Uzun vadeyi de bosverin, Keynes'in dedigi gibi uzun vadede hepimiz mevtayiz.
Ali