Page 1 of 1

YENI GS BASKANINI taniyalim...

Posted: Tue Nov 08, 2005 7:59 pm
by Ozan Ersoy
Bu secimde olmasa dahi bir sonraki secimde olacagina kesin gozuyle bakmaya basladim.

Benim Unal Aysal ve sirketi Unitinternational hakkinda ilk bilgilenmem 2000 senesinde. Unal Aysal'in sag kollarindan ve sirketinin gercekten deha beyinlerinden biri benim askerden arkadas. Kadere bakin... Arkadasimi cok severim arada yazisir telefonlasiriz ama Unal Aysal'la bir ilisigim elbetteki yok. Yaptiklari, imza attiklari projeler, finansorluklerini yaptiklari projeler devasa projeler. 900 milyon dolarlik termik santral, milyar dolarlik baraj gibisinden. Projeler dedigi gibi butun dunyaya yayilmis durumda ama cogunluk Orta dogu, Asya, Turki cumhuriyetlerde calisiyorlar. Finans dunyasi arti dunyadaki butun politikacilarla isleri geregi siki fikilar. Mafya ile falan alakalari yok, petrolun uzerine yatip Rockefellervari zengin olan Abramovic'le aralarinda fark var. Maddi acidan Ozhan Canaydin + Mehmet Cansun + Faruk Suren )+ Turgay Kiran toplamanin arka cebinden cikarir.

Bizim stad yapiminda da bizim baskan Unal Aysal'in kapisini caldi. Ama GS Unitinternational'in neredeyse bedavaya yapmasini istedi stadi. Tabii ki olmadi. Yani Unal bey enayi, oyle parayi dokecek biri degil. Ama asagidaki soyleside de kendisinin dedigi gibi boyle birisine gerek yok GS'da. Bu dusunceleri benimkiyle uyusuyor. Abramovic gibi birinin GS'a sahip oldugunu gormek beni cok uzer sanirim.

Neyse... Uzatmadan yorumlari sonraya saklayalim...

Ozan Ersoy

**********************************************************

Fanatik Gazetesi'nden Cüneyt Karakaya'nın röportajı:

G.Saray’ın düzlüğe çıkmasının zor olmadığını söyleyen Ünal Aysal, kısır döngüyü kırmak için mart beklenmemeli, bugünden başlanmalı dedi

O sadece konuşulduğu gibi maddiyatıyla değil, maneviyatıyla da değerli bir insan. Röportajım dışındaki her cümlesinde öğreticiydi. Avrupa’nın başkenti Brüksel’de geçirdiğimiz iki günde müthiş bir hayat deneyimi kazandım sayesinde. Ofisine gittik, oradan çıktık ‘Grand Palace’a gittik, oradan sokak aralarını arşınladık. Hep Galatasaray üzerine konuştuk. Ve en önemlisi ne biliyor musunuz, son dönemdeki hastalığımızı aşmış bir işadamı. Boş konuşmuyor. Mantık üzerine mantıklı konuşuyor ve mantıksızlığın deneyimsizlik olduğunu söylüyor. İşte O en çok konuşulan Galatasaraylı Ünal AYSAL, FANATİK’e konuştu. Nefes almadan okuyacağınız röportajdan eminim benim gibi sizler de çok şey öğrenecek ve gerçekleri öğreneceksiniz.

* Galatasaray’la ne zaman buluştunuz?
- Galatasaray Lisesi’ne ilkokuldan sonra girdim. Son iki senemde takımda kürek çektim. Bizim camiada hemen hemen herkes biraz girip çıkmıştır amatör sporculuğa. Ben de kürek çekerek ucundan girdim. İsviçre’de hukuk tahsili yaptım, döndüm ve iş hayatına atıldım.

* Belçika’ya nasıl geldiniz?
- 1972 sonunda Belçika’ya geldim. Geliş nedenim, yapmak istediğim ticaret tipine en uygun ülke olmasıdır. O günkü Türkiye’nin kanunları bazında, özellikle paraya dönük tahditler, ithalat-ihracattaki zor formaliteler, iş yapmayı imkansız hale getiriyordu. Geldiğimde burası Avrupa’nın ‘döner plağı’ydı. Bu yüzden iyi seçim yaptığımı düşünüyorum. 33 senedir de burada çalışmalarımı sürdürüyorum. Kurduğumuz şirket bugün Japonya, Amerika dahil birçok dünya ülkesiyle çalıştı. Ağırlıklı olarak çalıştığımız sektör enerji sektörü. Biraz da turizm sektörüne girdik, ki o da benim Türkiye’ye olan bağlılığım ve bağımlılığımdır. Antalya’da iki tane otel yaptık işletiyoruz. İstanbul’daki ise bir prestij yatırımıdır.

* Kulübün gündemine bir anda girişinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Karakterimde katılımcılık var. Bir şeye dahil olursam o şeyi düşünür ve yaşarım. Galatasaray’a üyeliğimi 2000 senesinde, yani çok geç yaptırdım. O andan itibaren full-time Galatasaray’la ilgilenmeye başladım. Faruk Süren zamanıydı üyeliğimin başlangıcı. Biraz daha futbolla, sporla ilgilendiğim bir dönemdi. Eksiklerimiz, fazlalarımız, daha iyisi ne olabilir diyerek içerideki yönetici arkadaşlarımızın hepsiyle yakın ilişki kurdum. Bu arada gördüğüm ve daha iyi olmasını istediğim eksiklikleri de ifade etmekten kaçınmadım. Gece gündüz de bunları düşündüm diyebilirim.

* Abramovich’e benzetiliyorsunuz zaman zaman... Bununla ilgili konuşmalar ve yazılar çıkıyor. Bunları okuyunca ne düşünüyorsunuz?
- Bu örnek benim de kulağıma geldi. Galatasaray’da Abramovich olmak çok zor. Bir şeyi açıkça belirtmek istiyorum. Galatasaray’da sermayeye karşı değilim ama bu sermayeyi ben koyma taraftarı da değilim. Sermayeyi çekmek taraftarıyım. Bir kişinin değil, daha kalabalık zirvelerin katılımıyla Galatasaray’ı geliştirmeyi düşünüyorum. Bir kişinin gelip Abramovich gibi Galatasaray’ın sahibi olması hem şahıs yönünden son derece yanlış bir yatırım hem de kulüp için makbul bir yatırımcı değil. Ancak kütleler yatırımcı haline gelirse kulübün şansı gelişir. Şahıs yatırımı haline dönen bu tip kurumlar kişiliklerini kaybeder. Sevdiğim bir kuruluşun böyle bir kayıp içine girmesini istemeyen ilk adam ben olurum.

* Kulüpteki gelişmeler ve sorunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Galatasaray sadece bir spor kulübü değil. Aynı zamanda büyük mali yükümlülükleri ve varlıkları olan çok köklü ve eski bir dernek. Arkasında 500 yıllık bir kültür ocağı olan, lisesi, üniversitesi, cemiyeti ve amatör şubeleri ile milyonlarca taraftarı ve büyük gayri menkulleri, tesisleri ve yüzlerce sporcusu ile devasa bir organizma. Tabiatı ile bütün yaşayan varlıklar gibi sıhhatli ve sıhhatsiz devirleri, iniş ve çıkışlı dönemleri olması kaçınılmaz. İyi ve faydalı kararlar zamanında alınan kararlardır. Galatasaray’daki belki de esas soruşturulacak konu bu inisiyatiflerin zamanında alınıp alınmadığıdır.

* Bu tedbirler zamanında alınıyor mu ve genelde ne yapılmadı?
- Galatasaray’da şu anda imkanları nispetinde günlük sorunlara çözüm üretmeye çalışan, genel kurulun üst üste iki defa seçip görev verdiği bir başkan ve yönetim kurulu var. Onların görevlerini yapmadıklarını söylemek büyük bir haksızlık olur. Bununla beraber gerekli tedbirlerin cesaretle ve zamanında alınmasını da bu arkadaşlarımızdan beklemenin gerçekçi olduğunu zannetmiyorum. Her sabah gecikmiş ödemelerin, alacaklıların ve gündelik nakit sorunlarının çözümü için boğuşan bir yönetimin; ne durum tespitini, ne de ileriye dönük planlamaları ne de kulübün menfaatlerini savunmaları mümkün olur.

* Bu tabloya göre çözüm ne olmalı sizce? Mart seçimleri bu kısır döngüyü değiştirebilir mi ?
- Bakın bugün Galatasaraylıyım diyen herkesin kendisine bir soruyu sorması gerekmektedir. ‘100 yıllık bir camianın ferdi olarak bugün her şey gibi sporun da globalleştiği bir devirde, kulübümde ciddi bir değişiklik ve reform yapılmasını istiyor muyum, yoksa hayır küçük olsun benim olsun böyle devam edelim mi diyorum’ Bunun cevabı çoğunluk olarak “evet” ise; Mart ayı seçimlerinden önce ve seçilecek yönetimin eline peşin hazırlanmış, net ve gerçekçi bir yol haritası verilmek üzere çalışmalar şimdiden cemiyet, divan, taraftar kuruluşları ve platformlar tarafından başlatılmalıdır. Böylece adaylar hiç olmazsa peşinen bilirler ve bunu taahhüt etmek kaydı ile görevi yüklenirler. Bu arada baskı gruplarının çalışmaları ile Genel Kurul’da tüzük değişiklikleri için günün şartlarına uygun bir yönetim ve denetim sistemi oluşturulabilir.

* Bu reform’un temelinde nasıl bir yapılanma önerisi yatıyor sizin gönlünüzde?
2000 yılından beri her vesile ile bir taraftar olarak, kulübümde kökten bir reform yanlısı olarak görüşlerimi her platformda anlatmaya çalıştım. Size de özetleyebilirim...
- Büyük olmak için büyük düşünmek şarttır. Galatasaray’ın büyük idealleri vardır, büyük de sorunları... Her şeyden önce bu kalibrede yöneticilere ve deneyimli profesyonellere ihtiyaç vardır.
- Tek motorlu bir sistem bugünkü yükü çekemez, ikinci bir çekici gücün devreye sokulması şarttır. Bu ek sermaye ek insan gücü demektir.
- Geçmiş, geleceğin ayağını bağlamaktadır. Onun için geçmiş ve geleceğin ayrı ayrı planlanıp, ayrı ekipler tarafından yönetilmesi, sistemi rahatlatacaktır.
- Borçları karşılayacak yeterli malvarlığı ve aktifler vardır. Sorun nakitin döndürülmesinde ve eksikliğinde yaşanmakta.
- Futbolun yönetimi derhal finansmanı ve kadroları ile Futbol A.Ş.’ye tam yetki ile kaydırılmalı ve bu şirket tarafların sermaye katılımına süratle açılmalı. Bu şirket katiyetle kulübün borçlarından arındırılmalı ve bağımsız bir yönetim ve profesyonel kadrolar ile yönetilmeli, kulüp tarafından da denetlenmelidir.
- Futbol A.Ş. geleceği planlarken kulüp yönetimi kriz aşılıncaya kadar geçmişi planlayıp yönetmelidir. Aksi takdirde borçlar ödenmeden başarı ve morali yakalamak imkansızdır. Futbol A.Ş.’nin gelirlerini arttırması ve kâr dağıtır hale gelmesi kulübün futbol takımına dönük masraflarını sıfırlayacak, ayrıca ek girdi sağlayacaktır. Futbol takımı için ise yeterli bütçe ve huzurlu bir ortam yaratılmış olacaktır. Yeni stadın da finanse edilip yapılması, Futbol A.Ş.’nin altında STAD A.Ş. tarafından ve yeni sermaye katılımıyla çözülebilir. Galatasaray bugün bu yükü kaldıramaz.
- Borç stoğunun süratle azaltılması ve ekonomik gücün artırılması için, futbol dışı gelirlerin yaratılması şarttır. Bunu hem kulüp hem de Futbol A.Ş. şapkaları altında kurulup yönetilecek proje şirketleri, sermayeleri taraflara da açık olacak şekilde gerçekleştirebileceklerdir. Profesyonel kadroların katkısı bunun için çok önemlidir. Taraftar, sermaye katkısı ile de kulübüne ve kendisine faydalı olabilmelidir. Galatasaray’ın bugünkü üyelik, seçme, seçilme şartları taraftarın kulübe katkısını, kısıtlamaktadır. Tüzüğün bu açıdan gözden geçirilmesi faydalıdır.
- Galatasaray’ın savaş kaybetme lüksü vardır ama cesaret kaybetme lüksü yoktur. Napolyon’un söylediği gibi; ‘Savaş kaybeder veya kazanırsın, ama cesaretini kaybeden herşeyini kaybeder.’
- Bu kısır döngüyü kırmak için mart ayı beklenmemeli, bugünden düzenlemeler yapılmaya başlanmalıdır.
İki yılda bir yapılan seçimler ciddi planlamayı güçleştirmekte, yönetimleri negatif etkilemekte. Yönetimler 3-4 yıl için seçilmelidir. Manifestom ve özellikle önerdiğim yol haritası bunları kapsıyor.

* Bize düşlediğiniz bir Galatasaray resmi çizebilir misiniz?
- Düşlediğim ve gerçekleşebileceğine inandığım Galatasaray şöyle; Büyük kültürel zenginliğinin ve tarihinin farkında olarak 21. asıra göre kurumsal yapısını gözden geçirmiş, genel kurullarını 50 bin kişilik stadında yapan, ekonomik saygınlığını futbol yanı sıra futbol dışı proje ve gelirleri ile sağlama almış, profesyoneller tarafından yönetilen ve güçlü bir denetim sistemi kurmuş, sadece kendisi ile yarışan ve futbol dışındaki diğer spor dallarında da lider, yenilikçi, üretken, evrensel olmayı içine sindirmiş, etik değerlere bağımlı, fanatizmi reddeden, kişilikli camia, planlı, yalnız ekonomik gücüyle değil, deneyim, bilgi ve görgüsüyle yurtiçinde ve dışında saygın bir yönetim.. Buna erişebilmek için Galatasaray’ın kurulları ve insani sermayesi katiyetle yeterlidir. Şu anda mutfağımızda eksik olan bu gücü harekete geçirebilecek liderlik, cesaret ve insiyatif ve geniş açılı bir hayal gücüdür. Niyet var ise daima çıkış yolu da bulunur.

* Sportif A.Ş. ile olan hikayenizi anlatabilir misiniz?
- Sportif A.Ş.’nin şu anda bende yaklaşık yüzde 33’lük hissesi rehin olarak var. Yani benim mülkiyetimde değil. Yöneticiler benden kısa süreli ve acil olarak ödenmek üzere bir borç istedi. Bunun garantisi olarak da bu hisse senetlerini bana gösterdi. Bendekiler sadece garantidir. Mülkiyetleri bende değil, kulüpte. Şu anda bankalarla anlaşma yapmak üzereyiz, aracı oldum. Özhan Bey’le de bunu oturup konuştuk mutabık kaldık. Bir Belçika bankası üzerinden 1 ay içinde bu hisse senetlerini kulübe döndüreceğiz ve devre dışına çıkacağım. Borç, banka borcu haline gelecek ve faizleriyle beraber en avantajlı şartlarla 5 senede geri ödenecek. Bu hisse senetleri kulübe sıfır temettü ödenerek geri dönecek.

* Kısacası, sıkışıklıkta ‘ışık’ oldunuz öyle mi?
- Evet, burada tamamen ‘kısa süreli güç finansman’” denilen olayı gerçekleştirdik. 23,5 milyon dolar gibi yüklü bir paraydı ve birisinin bir hafta içinde karşılaması gerekiyordu. Bankalardan almak zor olacağı için yönetim kurulu benden böyle bir talepte bulundu.

* İşin iç yüzünü anlamak herkes için kolay değil. İnsanın aklına, siz bu işten kar ettiniz mi gibi bir soru geliyor...
- Bu parayı bankada tutsaydım, ne alacaktıysam onu aldım bugüne kadar. Ancak bugün bu hisse senetlerini banka borcuna dönüştürtmeyip diğer yatırımcılar gibi elimde tutuyor olsam, o zaman para kazanırım bu işten. Aşağı yukarı hisse senedi yüzde 18-19, Galatasaray’ın başarılarına endeksli olmak üzere bir kar bırakabilir ileride. Yüzde 16 seviyesinde zaten borsada Sportif A.Ş. senetleri dolaşıyor. Bütün vatandaşlarımız bu hisse senetlerinden bu paraları kazanıyor.Ama Galatasaray’ın başkalarına kazandırmak yerine bugün kendisinin kazanması lazım. Bunun için banka kredisine çevirip, kulübe iade ediyorum.

* Banka kredisine döndürme teklifi kimden geldi?
- Teklifi ben götürdüm. Özhan Bey’e, “Bu senetler bende kalmasın, halkın gözünde yanlış intiba uyanmaya başladı. Durumdan rahatsızım, zaten Galatasaray da bu işten zarara girmeye başlar” dedim. Çünkü piyasada yüzde 16 dururken yüzde 49 hisse senedi dolaşmaya başlayacak. Bu kadar paranın karı dışarıya gidecek, bir an önce bunu banka kredisi haline döndürme teklifini memnuniyetle karşıladılar. Özhan Bey bunun da kulübe büyük hizmet olduğunu söyleyerek çok memnun kaldı. Ben de aldığım yeşil ışıkla bir Belçika bankasıyla anlaştım.

* 2006 Mart ayına kadar bu para size ödenmezse hisse senetleri sizin mi olacaktı?
- Evet şu andaki anlaşmaya göre satın alma hakkım doğar ama banka kredisine dönüştürüyoruz bir ay içinde...

OLAY AÇIKLAMALAR SÜRECEK
Ünal Aysal Fanatik'in yarınki sayısında aşağıdaki sorularana da yanıt verecek.. Aysal'ın yarınki Fanatik'te yayınlanacak açıklamalarını gazetenin yanı sıra Ajansspor'da da bulabilirsiniz...
* Galatasaray’a başkan olmak istiyor mu?
* Ricardinho için devreye girdiği doğru mu?
* Galatasaraylılar ne zaman doğru düzgün bir statta maç izleyebilir?
* Seyrantepe arazisi hakkında ne düşünüyor?
* En çok beğendiği yerli futbolcu kim?

Posted: Tue Nov 08, 2005 9:18 pm
by Mehmet Gorgen
Sevgili Ozan,

ilk önce bu konuyu açtığın için teşekkürler.Açıkçası Ünal Aysal'ı tanımayan biri olarak biraz daha tanıma fırsatı bulduk. Röportajın devamını bekleriz

Açıkçası Ünal aysal'ın kulübe AY gibi sermaya aktarımı yapmadan kısa dönemde GS'ın krizden çıkması zor. Kulubün mal varlıklarının nakit sermayeye dönüşmesi hantal kulüp yapısı içinde seneler sürer.

Açıkçası Ünal aysal GS'a başkan olmak istiyorsa enazından 30-40 milyon usd nakitle gelmelidir. Yoksa bu parayı bankadan faizle borç alarak çözmek mümkün değildir. Kulübün senelik 30 milyon usd gibi gelirlerinin üçte birinin her sene banka fazilerine gittiğini düşünürsek borcu banka borcuyla kapatmak mümkün değil.

Riva vs. gibi projelerden kısa zamanda gelir beklemek de biraz hayal.

Ünal Aysal'ın röportajda en beğendiğim sözleri bir GS lisesi mezunu olarak mevcut kulüp üyeliğiyle ilgili olanıydı.

"Taraftar, sermaye katkısı ile de kulübüne ve kendisine faydalı olabilmelidir. Galatasaray’ın bugünkü üyelik, seçme, seçilme şartları taraftarın kulübe katkısını, kısıtlamaktadır. Tüzüğün bu açıdan gözden geçirilmesi faydalıdır. "

Açıkçası ben bu sözleri çok önemsedim ve bu tüzüğün bir şekilde değişerek taraftarın kulübe katkısı artırılmalıdır.

Posted: Tue Nov 08, 2005 10:48 pm
by Alpay Dedeoglu
Sevgili Mehmet Gorgen,

Liselilerden bir Alpay var diyordun. Bir de simdi Unal Aysan
var diyorsun. Cok bozuldum vallahi :D

Unal Aysan konusuna gelince ..
Kendisiyle tanışmadım fakat hem yakın bir arkadasini
hemde hukukcusunu tanıyorum. Mutevazi oldugunu duydum.Gene bildigim kadarıyla(yanılma ihtimali var) Brukselde olması sebebi ile gercek NATO muteahiti
aklimda gibi kalmıs. Subay dayisinin kurdugu sirkette calisip ihale alıp
sonrada yabanci dil bilmeden Nato muteahittiyim diye gecinenlerden degil yani. Maddi yonden kuvvetli fakat roportajda denildigi gibi para sacmaz. O hisselerle ilgili odemeyi bankaya bir telefonda hallettigini duydum. (20+ milyon dolar)


Daha aktif calisma hayati oldugundan ve GS kulisleriyle ugrasmak istemediginden kendisinin baskan olmayi isteyecegini zannetmiyorum. Su anda oyle bir konumdaki isaret ettigi aday secimi kazanir gibime geliyor. Istemis olsaydi, her an GS'nin basina gecerdi,
cunku bahsettigi hisselerin ayrica cokkuvvetli azinlik haklarıda vardı.
En azindan temettu odemesini kitlerdi, GS yonetimide klubun anahtarini altin tepside ona sunardi. O bunu yapmayıp, Belcika Bankasi araciligiyla
geri veriyor. Canaydin icin bir mucize oldu.


Ve size cok kotu bir haberim var. Su an Ozhan Canaydinla diyalogu iyi.

Posted: Tue Nov 08, 2005 11:21 pm
by Cengiz Akgun
Alpay Dedeoglu wrote: ...
Ve size cok kotu bir haberim var. Su an Ozhan Canaydinla diyalogu iyi.
Bu haber degil ama Alpay. ikiside birbirini kullanmakta.

Unal Aysal'in klup yonetiminde soylediklerini ciddiye almak icin ondan Canayadin'a artik $u klupten nema yiyenlerin ayagini kesmen gerektigini gormuyorsun mu gibi kesin bir emir vermesi gerekir. Anladik tuzugu buzugu. Ama klup ma$allah Canaydin ba$kanliginda bakkal dukkani kadar bile yonetilememekte eldeki maa$li kadro ile. Profesyonellik oradan ba$layacak. Kalpakci, Yalrdakci, Ebru, Mebru gibilere kapi gosterilmeyecekse hala bo$una nefes tuketmesin. I$ uretecek adam yok diyorlarsa zaten ceksinler o kapiyi ustune de bir kilit takarak.

Posted: Wed Nov 09, 2005 9:33 am
by Hasan Tezcan
Alpay Dedeoglu wrote:...Ve size cok kotu bir haberim var. Su an Ozhan Canaydinla diyalogu iyi.
Canaydin iyi bir yöneticidir, GS'i iyi yere getirdi demiyor, araya taraftari
sokuyor...klasik hamle yaptigi hamle. Kuyusunu kaziyor diyebiliriz.

* Özhan Canaydın sizce nasıl bir yönetici?
- Çok iyi bir Galatasaraylı. Özel hayatı uğruna çalışma gönüllüsü oldu. Son 4
senesi de özverili geçti. Hiçbirimiz hayatımızın bu kadar önemli devrinde,
zamanımızın 24 saatini kulübe vermedik ama Özhan Bey verdi. Ama gereken
şeyleri zamanında yaptı mı diye sorarsanız, onun kritiği bana düşmez.
Galatasaray taraftarı her şeyi gördü ve kendisine göre yorumlayacaktır. Ama
Sayın Canaydın öncelikle başkan olduğu için saygılı olmak zorundayız.

Posted: Wed Nov 09, 2005 5:52 pm
by Ozan Ersoy
Roportajin ikinci bolumu...

**********************************************************

Felsefesini yaratmış. “Büyük olmak için büyük düşünmek şarttır” diyor Ünal Aysal... Dünkü açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Galatasaray için de büyük düşünüyor. 2006 Mart’taki seçimlere kadar çok tartışılır, irdelenir. Ama O, hayatının her anında olduğu gibi kendisinden emin. Zorlu bir yola girmiş, Galatasaray için herşeyi yapacak. Güçlü ve karizmatik olmasının yanı sıra etik değerleri es geçmemesi artısı. Ben onu yakından tanıdım, okuduktan sonra siz de tanımış olacaksınız. Merak ettiğim nedir biliyor musunuz; Acaba globalleşen dünyada tüm benliğiyle ‘gerçekçi’ Sayın Aysal’dan Galatasaray Kulübü ne kadar yararlanabilecek?

* Özhan Canaydın sizce nasıl bir yönetici?
- Çok iyi bir Galatasaraylı. Özel hayatı uğruna çalışma gönüllüsü oldu. Son 4 senesi de özverili geçti. Hiçbirimiz hayatımızın bu kadar önemli devrinde, zamanımızın 24 saatini kulübe vermedik ama Özhan Bey verdi. Ama gereken şeyleri zamanında yaptı mı diye sorarsanız, onun kritiği bana düşmez. Galatasaray taraftarı her şeyi gördü ve kendisine göre yorumlayacaktır. Ama Sayın Canaydın öncelikle başkan olduğu için saygılı olmak zorundayız.

‘Desteğimiz, seçilmiş yönetimlere’
* İleride Galatasaray’a başkan olmak istiyor musunuz?
- Bir şeyi istemek için hak etmek lazım. Şu anda hak ettiğime inanmıyorum. Kulübüme desteğimi sürdüreceğim. Eğer bir gün hak ettiğime inanırsam aday olduğumu söylemekten çekinmem. Milyonlarca Galatasaray taraftarından sadece bir tanesiyim. Yönetime girmeden de renklerime hizmet vermem mümkün. Bugüne kadar da bu görevimi dikkatle ve hiçbir beklenti içine girmeden yaptığımı düşünüyorum. Yapmaya da imkanlarım nispetinde devam edeceğim. Bugün başkanımız var, hepimiz onun yükünü paylaşmak zorundayız, desteğimiz seçilmiş yönetimler içindir. Ama bir gün yukarıda belirttiğim niteliklere haiz olduğunu düşündüğüm başka bir arkadaşımız seçilirse ona da aynı desteği vermek hepimizin görevi olmalıdır. Benim böyle bir göreve talip olmam, yurt dışındaki yükümlülüklerim ve ağır mesaim dolayısı ile bugün için mümkün değil. Zaten kulüp üyeliğimi, yurt dışında yaşamam ve geç yaptırmış olmam dolayısıyla tüzüğe göre böyle bir göreve talip olmam için biraz erken. 50 yıllık Galatasaraylı ve mektepli veya kulübün amatör lisanslı eski sporcusu olmak, kulüpte kıdemli olmak anlamına gelmiyor. Doğrusu da herhalde bugünün realitesi ile budur. Ayrıca Galatasaray Başkanlığı 24 saatlik full time mesaiyi gerektiren bir görev, bu işe talip olanların yalnız tecrübe ve birikimleri değil, yeterli zamanları da olması gerekir.

* Yakın olabilir mi bu süreç?
- İlk olarak şekil açısından başkan olma şartlarım yerinde değil, yani üyelik olarak eski değilim. İkincisi önümüzdeki iki sene işlerimle ilgili çok ağır bir mesaim var. Belki ondan sonraki dönem için hazır olduğumu hissedersem düşünebilirim.

‘İstenilenleri yaptım’
* Bazı futbolcu transferleri için isminiz geçti. Gerçekten yardımcı oldunuz mu?
- Spesifik bir bilgi vermek istemem ama benden arasıra talep edilenleri gerçekleştirdik. Bugüne kadar bana kulüpten gelen hiçbir talebi geri çevirmediğim gibi başaramadığım talep de olmadı.

* Gerçekleşen transferlerde yine etkiniz olmuş anlaşılan. Peki çok dedikodusu yapıldı, Ricardinho konusunda size bir talep geldi mi kulüpten?
- Hayır, ben o işe karışmadım. Karıştığım olayların hepsi gerçekleşti. Gerçekleşmeyen hiçbir operasyonda taraf olmadım. Bu tip görüşmeleri usül olarak kulüp menaceri yapar, bir yere geldikten sonra sponsorlar devreye girer. 10 dedikodu çıkar bir tanesi doğru olur.

‘Stat 2009’da yapılır’
* Galatasaraylılar’ın doğru düzgün bir statta maç izleyebilecekleri komple bir kulüp hayali ne zaman gerçekleşir?
- 2009’da muhakkak olur. Evvelinde fiziki olarak mümkün değil. Stat inşaa etmek zor. Eğer düşündüğüm kadro iş başına gelirse, bunun gerçekleşmemesi için en ufak sebep görmüyorum.

* Gerçekçi bir tarih verdiniz. Biraz uzak gibi ama?
- Gerçekçi olmazsanız kaybedersiniz.

* Seyrantepe Arazisi ne durumda biliyor musunuz?
- Seyrantepe hikayesi iyi başlamış fakat kulüplerarası rekabetin kurbanı olmuş büyük bir projedir.

* Bu arazinin geleceği ne olacak?
- Bence bir iş bir kez tökezlediği vakit, ondan sonra geleceği kalmaz. Başka projelere bakıp çıkış bulmak lazım.

‘Holdingleşme kesin olmalı’
* Galatasaray’ın geleceğinde holdingleşme olmalı mı?
- Kesinlikle olmalı. Ama burada yanlış ifade var, halk içinde dolaşan. Kulüp holding olmamalı, organlarıyla olduğu gibi kalmalı. Bunun altında, kulübün hissedarı olduğu bir holding kurulmalı, tüm ticari ve teknik aktiviteler orada yapılmalıdır. Dernek, ticari ilişkilerden arındırılmalıdır.

* Getirisi ne olur bu sisteminizin?
- Galatasaray’ın, kulüp olarak borçlarını temizlemesi için ikinci bir dinamiği devreye sokuyorsunuz. Hem bu yüzden hem de uzun vadede, dernekle ticari sistemin birbirinden ayrı çalışmasının emniyet, mali, hukuki yönden, vergileme yönünden avantajlarını kullanacak.

* Galatasaray’ın tüm dökümanları ayrıntılarıyla sizde mevcut mu?
- Ben de elimden geldiğince diğer arkadaşlarım gibi mali kongre raporlarını okuyorum. Gördüğüm kadarıyla bugünkü gayrimenkul değerler oldukça yüksek. Ama önemli olan bu gayri menkuller üzerinden ayrı ayrı projeler üretip değerlendirebilmek. Katma değeri sağlamalıyız.

* Galatasaray’ın üzerindeki ölü toprağı neden oluştu?
- Güzel bir ifade bu. Üretmek için hayal etmek lazım, hayal etmeniz için de bilgi birikiminizin olması lazım. Bugün bence bu katmanlar bir araya toplanmış değil.

‘Maalesef borçlar kısa süreli’
* Tam olarak borç nedir?
- Banka borçları, futbolla ilgili borçlar, faiz ve vergi borçları var. Aciliyetleri farklı. Kısa süreli olanlar sıkıntı yaratır ki, maalesef çoğunluğu kısa süreli borçlar. Genel olarak yeniden planlama yapılarak alacaklılar ile güven verici karşılıklı bir düzenleme gereği var.

* Yüksek borç miktarı ilginizi çekmiyor mu?
- En baştan beri ilgimi çekiyor. 1998’den itibaren 2003’e kadar galiba raydan çıkan bir borçlanma süreci yaşanmış ama kimseyi sorgulamıyorum, herhalde gerektiği için yapılmış.

* Sizce Galatasaray’daki yöneticilerin ne kadarı aktif?
- Yönetimdekileri tanımıyorum ama aktif olarak çalışan derseniz gördüğüm kadarıyla 3 kişi başkanın etrafında destekçi. Geri kalanı kurul üyeliğini pasif bir görev olarak görüyorlar.

‘100. yıl hedefleri yanlış’
* Galatasaray 100. yılını hak ettiği gibi yaşadı mı?
- 100. yıl başarıların toparlandığı değil, 100 yıllık geçmişteki başarıların anlatıldığı bir sene olmalı. 100. yılda şu olacaksın diye yanlış hedefler koyuldu. 100 yılda neler yapıldı, iyi anlatılması gerekirdi. Kendi imkanlarım çerçevesinde bir video hazırlattım 3-3,5 saatlik. Yönetime verdik ama henüz basılıp çıkmadı. 100 senelik hikaye orada var.

* Ali Sami Yen’de sık maç seyrediyor musunuz?
- Locam var, Türkiye’deysem muhakkak gidiyorum.

‘Biz taraftarlar suçluyuz’
* Ortamı nasıl buluyorsunuz?
- Taraftarımız olaydan kopmuş. Benim anlayışım şu ki, bu kulüp ne yöneticinin ne de futbolcunundur. Bu kulüp taraftarındır. Eğer suçlu aranıyorsa, suçlu futbolcu değil, yönetim ve taraftardır. Başarısızlığın belki de en ciddi sebebi biz taraftar olduk. Üçgenin en zayıf ve sınıfta kalan halkası olan bizler, çoğu defa destek olmak yerine köstek olan bencil bir profile dönüştük. Oysa ki gelecek, gerçekte ne sporcunun ne de yöneticinin temel sorunu değil. Onlar kısıtlı bir süre için o görevdeler Galatasaray’ın sahibi biz taraftarız. Onu desteklemek ve yüceltmek bizim asli görevimiz. Bu yüzden seyircisinin desteği ile sahaya 12 kişi çıkan rakiplerimiz karşısında gençlerimizi çoğu kez 11 kişi bıraktık. Başkaları seyircilerinin baskısı federasyonu ve hakemleri daha dikkatli olmaya zorlarken, biz bu desteği sağlayamadık ve gençlerimizi yanlış kararların moral çöküntüsü ile sahada yalnız bıraktık.

* Avrupa’da Türk takımlarının maçlarını da izliyor musunuz?
- Destekle izliyorum. Fenerbahçeli taraftar Galatasaray’ı Avrupa maçında tutmuyorsa veya tam tersi; bunu bir şekilde anlayabilirim, Galatasaray’ın kaybından Fenerbahçe’ye bir fayda varsa belki. Ama faydası varsa Fenerli Galatasaraylı’yı, Galatasaraylı Fenerbahçeli’yi tutmalı. Gelecek sene kaç tane eleme maçından geçilecek, düşünsenize. Akılcı olmak gerekiyor.

‘Fenerbahçeliler’i kutlarım’
* Fenerbahçe için neler düşünüyorsunuz?
- Bakın hiçbir şey devamlı aşağı ya da yukarı çıkmaz. Fenerbahçe bir inişin arkasından yükseliş yakaladı. Bilinçli davrandılar ve Fenerbahçeli yöneticileri bu başarılarından dolayı alkışlıyorum. Tek kritik edeceğim şey için tekrar fanatizme dönüyorum. Yöneticiler taraftarları fanatizmden korumalılar. Fanatizme itmemeliler. Özellikle başkan ve yöneticiler çok dikkatli olmalılar. Sonra bedeli ağır olabilir.

* Galatasaray takımını nasıl buluyorsunuz?
- Takımın sıralamadaki yerini başarılı buluyorum ama bu diğerlerinden daha iyi olduğu anlamına gelmiyor. Ortada bir gerçek var, günün imkanlarıyla kurulmuş takım var. Gençler özverili oynuyor. Her an takım standardından düşebilir. Gerets, Fatih Terim ve Hagi’den sonra gelen standardın üstünde bir teknik adam ama tek korkum heyecanıyla fazla yaşaması. Futbol oynarken de böyleydi, bugün de...

‘Galatasaray kulis yapmıyor’
* Fenerbahçe’nin futbolda müthiş bir kulisi olduğu ve federasyonu daha fazla etkisi altına aldığı söyleniyor. Sizce bir kulüp yönetimi böyle bir kulise sahip olmalı mı?
- Galatasaray’ın böyle bir kulise sahip olduğunu zannetmiyorum. Çünkü yöneticilerin her sabahı, borcun nasıl ödeneceğini düşünmekle geçiyor. Bu kulise sahip olmak için öncelikle iyi organize olmak lazım. Ama şu unutulmasın ki bu tip kulisler zaman içinde geri teper. Spor ahlakına aykırıdır ve bir gün ortaya çıkar. Gizli kalmaz. Kısa vadede yarardan çok, uzun vadede zarar getirir.

* Avrupa’daki hangi takımları beğeniyorsunuz?
- Juventus ve Arsenal.

* Peki o takımlardaki futbolculardan hangilerini Galatasaray’da görmek istersiniz?
- Şöyle cevap vereyim. Galatasaray’da yaşlı oyuncu görmek istemiyorum. ‘Yıldız’ lafına ticari sebeplerden dolayı sadece sıcak bakabilirim. Yoksa ‘yıldız’ kavramı farklı algılanmalı. Bugün 17 yaşında da ‘yıldız’ futbolcu var. Bunu siz yaratacaksınız, bu araştırmayı iyi yapacaksınız. Yıldızı fazla parlamadan Rooney gibi birini yakalamak iştir esasında. Zaten fiyatı 20 milyon Euro olmuş adam almak başarı değil.

* Fenerbahçe de yıldızlar aldı. Futbollarını beğeniyor musunuz?
- Fenerbahçeli futbolcuları beğeniyorum ama takım oyunları zevk vermiyor.

* O zaman Daum’u beğenmiyorsunuz?
- Aynen öyle. Ama Daum dışında da etkenler olabilir. İki takım var orada. Brezilyalılar, Fransız, Ganalı ve Türkler var. Bunları kaynaştırmak zor iş.

* Son olarak tekrar ve ümitle soruyorum, mart seçimlerinde kimi destekleyeceksiniz ?
- Yukarıda sıraladığım şeyleri yapacağını vaat edeni değil, yapabileceğine inandığım aday için her türlü çalışmayı yapıp destekleyeceğim ve seçildikten sonra da başarısı için yanında olacağım.

(Röportaj: Cüneyt Karakaya / FANATİK)